|
||
![]() |
Allah'ı Memnun Et, Gerisine Karışma Evladım! | |
Ahmet Yaşar Zengin | ||
ahmetyasarzengin61@gmail.com | ||
Karşısında diz çöken dünya liderlerinin 'Muhteşem' unvanına layık gördüğü, kendi milletinin ise 'Kanuni' ismiyle selamladığı Sultan Süleyman Han dönemi...
Her padişahın olduğu gibi, Sultan Süleyman'ın da zaman zaman akıl danıştığı bir hocası vardır.
Zembilli Ali Cemali'nin dergâhında yetişen Yahya Efendi...
Güler yüzlü, sevecen, gönül kırmayan ve gereksiz kızmayan biridir Yahya Efendi. Ancak devlet idaresinde zafiyet oluşunca, padişahın karşısına çıkıp, ağzına geleni ardına bırakmayacak kadar da serttir.
Günlerden bir gün, atının üzerinde tekkesine doğru giderken, papazın biri atının yularına yapışır, "Bu mu Osmanlı'nın adaleti? Bu mu sizin adaletiniz" diye bas bas bağırır.
"Nedir, ne oldu?" demeye kalmadan, papaz bağıra bağıra derdini anlatmaya başlar:
"Senin sütkardeşim dediğin padişah, adaletsizlik ediyor. Doğmamış sabilerimize bile vergi konuyor, ölülerimizden bile haraç alınıyor!"
Duydukları karşısında dermandan kesilen Yahya Efendi'nin atının burnu derhal saraya döner.
Huzura çıktığında, işleriyle meşgul olan Sultan Süleyman'a, "Hele beri bakasın sütkardeş" diye hiddetle seslenir ve padişah yüzünü çevirir çevirmez başlar saydırmaya:
"Sen ne yaptığını sanırsın? Kanunlara, törelere ve İslam'a uygun olmayan bir şekilde vergi adı altında toplanan malın helalliği olur mu? Yediğini, içtiğini, sarayını, saltanatını ve ahiretini kendine haram ettiğinin farkında değil misin?"
Duydukları karşısında sarsılan Kanuni'nin yüzündeki çizgiler titremeye başlar:
"Allah aşkına sütkardeş! Azarlamaksa niyetin yine azarla ama bari günahımızı söyle!"
Olanı, olduğu gibi anlatır Yahya Efendi...
Sultan Süleyman, "Halim Allah'a ayandır. O Allah biliyor ki, anlattıklarından zerre haberim yoktur. Bu işleri genelde alt kadrolar hallediyor" diyerek kendini savunmaya başlar.
Bu savunmadan sonra aralarında şu konuşma geçer: - Peki, onlardan kim mesuldür? - Amirleri elbet... - Ya o amirlerden kim mesuldür? - Onların da daha yüksek amirleri vardır. Onlar mesul tutulur. - Nereye gider, nereye dayanır bu mesuliyet? Başı göğsüne düşen Sultan bu son soruya:
Bu duruma üzülen Yahya Efendi, yanına sokulduğu padişahın gönlüne şu ince ayarı verir:
Bu olaydan aylar sonra Kanuni Sultan Süleyman, devletin akıbetini hayal eder, "Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye düşünmeye başlar...
Bu soruya en güzel ve en doğru cevabı Yahya Efendi'nin vereceğinden emindir. Güzel bir hatla yazdığı mektupta şu soruya cevap ister sütkardeşinden:
"Sen ki ilahi sırlara vakıf birisin. O vakit de bana süt karındaşım. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur?”
Yahya Efendi bir kâğıdın üzerine büyükçe harflerle, “Neme lâzım be Sultanım!” diye yazar, zarfa koyup geri gönderir.
Gelen bu özensiz ve kısa cevaba bozulan Sultan, hemen ayaklanır ve Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâhına gider.
Aradan yıllar geçer.
Kanuni hakkın rahmetine kavuşmuş, oğlu Sultan II. Selim tahta çıkmıştır. Zaman zaman devleti idarede zora düşünce, "Merhum babam bu işleri nasıl çözerdi" diye merak ederek kişisel eşyalarını, tuttuğu notları karıştırmaya başlar. Eline Yahya Efendi'nin "Nemelazım" isimli o not parçası geçince bir anlam veremez ve çıkıp amcasının dergâhına gider.
Hoş beşten sonra Yahya Efendi
Meramını anlatmak için zaten sabırsızlanan Selim,
Yahya Efendi gülümsemesine devam eder ve dudaklarından şu sözler dökülür.
Selam ve saygılar… |
||
Etiketler: Allah'ı, Memnun, Et,, Gerisine, Karışma, Evladım!, |
|