UAÜ EDEBİYAT KULÜBÜ MEVLANA’YI ANDI

Kültür (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 19.12.2013 - 13:55, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:34
 

UAÜ EDEBİYAT KULÜBÜ MEVLANA’YI ANDI

Uluslararası Antalya Üniversitesi (UAÜ) Sanat, Edebiyat ve Tarih Kulübü, UAÜ Konferans Salonu’nda Mevlana'nın 740’ıncı Vuslat Yıldönümü nedeniyle ney dinletisi ve sema gösterisi düzenledi.
 Uluslararası Antalya Üniversitesi (UAÜ) Sanat, Edebiyat ve Tarih Kulübü, UAÜ Konferans Salonu’nda Mevlana'nın 740’ıncı Vuslat Yıldönümü nedeniyle ney dinletisi ve sema gösterisi düzenledi. Etkinlikte Araştırmacı Erdoğan Çiğdem Mevlana’yı ve neyin hikayesini anlattı. Mevlana’nın fikirlerinin temelinde ilahi aşk ve gerçek kulluk olgusunun bulunduğunu söyleyen Çiğdem, “Mevlana’da her şeyin özü sevgidir. Çekirdekten meyveye duruşun serüvenidir” dedi. Mevlana’daki insan sevgisinin temelinde ‘aşk’ın çok önemli bir yeri olduğuna vurgu yapan Çiğdem, “O, ‘aşk’ın mahiyetini ve insan hayatındaki yerini dikkatli bir şekilde açıklar. Ona göre, insanın ‘sonsuz olan’la irtibat kurabilmesi ancak aşk ile olur. Mevlana’ya göre aşk olmasaydı, yaratma da olmazdı. Hayatın bir safhadan ötekine yükseltilmesine ve cansızdan canlının çıkarılmasına hep aşk vesile olmuştur. Aşk, yaratılışın, büyümenin ve gelişmenin ana prensibidir. Mevlan, insanı ruh ve beden bütünlüğü açısından ele alırken, onun asıl yönünün manevi cephesi olduğunu söyler. Mevlana’yı Peygamber Efendimiz’den (sas) ayrı düşünmek ve koparmak mümkün değildir. Onun düşüncesindeki ‘insanlık’ tasavvuf geleneğinden beslenir” ifadelerini kullandı.Mevlana’nın eserlerinde geçen ‘ney’in aslında ‘insan-ı kamil’i temsil ettiğini vurgulayan Erdoğan Çiğdem, sazlıktaki bir kamışın ney haline gelene kadar geçirdiği devrelerin, insanın olgunlaşmasını, yani ‘nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye’ basamaklarını ifade ettiğini belirterek şu bilgileri verdi:“Ney başlangıçta kamış olarak bulunduğu sazlıktan ayrılmış ve bu ayrılık, onun nasıl acı acı feryadına sebep olmuşsa; ruhlar aleminden gelip balçıktan yaratılmış bedene, yani ten kafesine giren ‘kamil insan’ da o ruhani aleme hasret başlamıştır. Bu hasreti, riyazat, murakabe, tefekkür, ilahi aşk ve çilelerle yoğrulan insan olgunlaşır, seviye bulur; nihayet ‘kamil’ hale gelir.”
Uluslararası Antalya Üniversitesi (UAÜ) Sanat, Edebiyat ve Tarih Kulübü, UAÜ Konferans Salonu’nda Mevlana'nın 740’ıncı Vuslat Yıldönümü nedeniyle ney dinletisi ve sema gösterisi düzenledi.

 Uluslararası Antalya Üniversitesi (UAÜ) Sanat, Edebiyat ve Tarih Kulübü, UAÜ Konferans Salonu’nda Mevlana'nın 740’ıncı Vuslat Yıldönümü nedeniyle ney dinletisi ve sema gösterisi düzenledi. 
Etkinlikte Araştırmacı Erdoğan Çiğdem Mevlana’yı ve neyin hikayesini anlattı. Mevlana’nın fikirlerinin temelinde ilahi aşk ve gerçek kulluk olgusunun bulunduğunu söyleyen Çiğdem, “Mevlana’da her şeyin özü sevgidir. Çekirdekten meyveye duruşun serüvenidir” dedi. Mevlana’daki insan sevgisinin temelinde ‘aşk’ın çok önemli bir yeri olduğuna vurgu yapan Çiğdem, “O, ‘aşk’ın mahiyetini ve insan hayatındaki yerini dikkatli bir şekilde açıklar. Ona göre, insanın ‘sonsuz olan’la irtibat kurabilmesi ancak aşk ile olur. Mevlana’ya göre aşk olmasaydı, yaratma da olmazdı. Hayatın bir safhadan ötekine yükseltilmesine ve cansızdan canlının çıkarılmasına hep aşk vesile olmuştur. Aşk, yaratılışın, büyümenin ve gelişmenin ana prensibidir. Mevlan, insanı ruh ve beden bütünlüğü açısından ele alırken, onun asıl yönünün manevi cephesi olduğunu söyler. Mevlana’yı Peygamber Efendimiz’den (sas) ayrı düşünmek ve koparmak mümkün değildir. Onun düşüncesindeki ‘insanlık’ tasavvuf geleneğinden beslenir” ifadelerini kullandı.
Mevlana’nın eserlerinde geçen ‘ney’in aslında ‘insan-ı kamil’i temsil ettiğini vurgulayan Erdoğan Çiğdem, sazlıktaki bir kamışın ney haline gelene kadar geçirdiği devrelerin, insanın olgunlaşmasını, yani ‘nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye’ basamaklarını ifade ettiğini belirterek şu bilgileri verdi:
“Ney başlangıçta kamış olarak bulunduğu sazlıktan ayrılmış ve bu ayrılık, onun nasıl acı acı feryadına sebep olmuşsa; ruhlar aleminden gelip balçıktan yaratılmış bedene, yani ten kafesine giren ‘kamil insan’ da o ruhani aleme hasret başlamıştır. Bu hasreti, riyazat, murakabe, tefekkür, ilahi aşk ve çilelerle yoğrulan insan olgunlaşır, seviye bulur; nihayet ‘kamil’ hale gelir.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bakayrinti.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.