'Huzur ve barış' kenti Antalya

Turizm (AA) - Anadolu Ajansı | 02.09.2020 - 12:31, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:35
 

'Huzur ve barış' kenti Antalya

'Huzur ve barış' kenti Antalya
Her yıl yaklaşık 200 ülkeden milyonlarca turisti ağırlayan Antalya, sadece bugün değil, binlerce yıldır farklı ırk ve inançtan insanların barış içerisinde yaşadığı bir huzur kenti olarak nitelendiriliyor. Denizi, doğası, güneşi kadar kadim tarihi, sahip olduğu kültürel mirasıyla da dikkati çeken "Türk turizminin amiral gemisi Antalya", antik çağda "karışık halkların ülkesi" anlamına gelen "Pamfilya" olarak da adlandırılıyor.  Farklı coğrafyalarda farklı kültürlere sahip milyonlarca turistin tatil rotasında yer alan kent, Türkiye'ye yerleşmeyi planlayan yabancıların da ilk tercihleri arasında bulunuyor.  Antik çağlarda 14 dilin konuşulduğu coğrafya Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine, Antalya'nın antik dönemlerde yüzlerce kültüre vatan olduğunu, Pamfilya, Likya ve Psidia gibi antik uygarlıkların bir bölümünün bugünkü il sınırları içerisinde yer aldığını söyledi. Helenistik dönemde eski Yunanca yazısı ve kültürünün, Roma döneminde de Likya ve Pamphylia'nın tek bir eyaletken Roma kültürünün hakim olduğunu anlatan Çevik, "Prehistorik dönemlerden bugüne 500 bin yıldır insan toplulukları Antalya'da yaşamış ve antik çağlarda 14 dilin konuşulduğu bir coğrafyadır. Tarihin her döneminde değişen farklı kültürler yan yana bazen de bir arada yaşamışlardır. Ne zaman ki Helenizasyon ve Romanizasyon gibi emperyal kültür işgalleri oldu o zaman tek bir kültürle biçimlendiler." diye konuştu.  Söz konusu coğrafyada Pagan ve Politeist eski zaman dinleri, Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'ın izlerinin görkemli eserlere yansıdığını aktaran Çevik, "Antalya 500 bin yıl boyunca yüzlerce kültüre, dile, inanca ve sosyal yaşam formuna tanıklık etmiştir." dedi. Bölgenin her dönem ilgi gördüğünü ifade eden Çevik, bu durumu ise tarım, hayvancılık ve denizcilik açısından elverişli olmasına bağladı. Çevik, kentte adım başı antik yerleşim yerlerinin bulunmasının da Antalya'nın dönemler boyunca yüksek ilgi gördüğünün bir kanıtı olduğunu ifade etti. "Dünyaya barış ve huzur mesajları verilebilecek en uygun yer" Kentin doğusundaki Side, Aspendos ve Perge'nin pamfilya dokusunu bir ziyaretçiye yeterince anlatacağını, Likya bölgesini tanımak isteyenlerin ise Ksanthos, Patara ve Myra'yı görmeleri gerektiğini belirten Çevik, Osmanlı ve Selçuklu izleri için ise Alanya, Elmalı ve Korkuteli'ni adres olarak gösterdi. Antalya turizminin de eşsiz arkeolojik kalıntılar üzerinde yükseldiğinin altını çizen Çevik, şunları söyledi: "Sürüdürülebilir turizmin tek dayanağı da kültür turizmidir. Antalya eski dönemlerinde olduğu gibi bugün de uluslararası bir merkezdir. Dünya halkları burada buluşmakta ve burada birlikte yaşamaktadırlar. Dünyaya barış ve huzur mesajları verilebilecek en uygun yerdir. Geçmişin bu denli zengin kültürel birikimi, olağanüstü doğası ve modern turizm olanaklarıyla 'Cumhuriyet Antalya'sı en parlak çağını yaşamaktadır." "Tarihin en eski dönemlerinden beri bir huzur adası" Kent tarihçisi Hüseyin Çimrin ise Antalya'nın eşine az rastlanır bir kültürel mirasa sahip olduğunu belirterek, bu mirasın geçmişten bugüne algılanması gereken pek çok mesaj ilettiğini söyledi.  Birçok kaynakta bölgede Yunanlılar'dan önce Dorlar, Persler ve Hititler'in de yaşadığının belirtildiğini aktaran Çimrin, bölgenin bu nedenle çok dilli, dinli ve kültürlü bir yapıya sahip olduğunu kaydetti. Bölgenin dışarıdan gelen pek çok saldırı girişimine ve işgale tanıklık ettiğini kaydeden Çimrin, şu değerlendirmede bulundu: "Her ne kadar dışarıdan gelen işgaller ve saldırılar olsa da ve bunlara bağlı isyanlar gerçekleşmiş olsa da bölgede yaşayan halklar arasında sıklıkla gerçekleşen bir çatışmaya dair henüz bir iz yok. Öte yandan çeşitli kaynaklar bölgenin çok ırklı bir yapıya sahip olduğunu kaydediyor. Bu yönüyle Antalya'ya farklı kültürlerin, renklerin bir arada binlerce yıldır yaşadığı bir coğrafya denilebilir. Günümüzde de onlarca milletten insanın turizm faaliyetleri kapsamında geldiği bu bölgenin, bu yönüyle tarihin en eski dönemlerinden beri bir huzur adası olduğunu bugünkü verilerle söylemek mümkün."  "Türk misafirperverliği, bu destinasyonu vazgeçilmez kılıyor" Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Yeliz Gül Ege ise tarihte birçok medeniyete iskan olanağı sağlamış Antalya'nın bugün de dünyanın her bir köşesinden millete ev sahipliği yaptığını söyledi. Geçmişte birçok uygarlığın başkenti olan Antalya'nın turizmin de başkenti olduğunu ifade eden Ege, "Farklı kültürlere sahip insanların turizmin dili olan barış içerisinde huzurla tatillerini yaptıklarını ve tekrar tekrar geldiklerini görüyoruz. Geçmişten günümüze süregelen bu geleneğin bozulmaması ve Türk misafirperverliği bu destinasyonu vazgeçilmez kılıyor." diye konuştu. 
'Huzur ve barış' kenti Antalya

Her yıl yaklaşık 200 ülkeden milyonlarca turisti ağırlayan Antalya, sadece bugün değil, binlerce yıldır farklı ırk ve inançtan insanların barış içerisinde yaşadığı bir huzur kenti olarak nitelendiriliyor.

Denizi, doğası, güneşi kadar kadim tarihi, sahip olduğu kültürel mirasıyla da dikkati çeken "Türk turizminin amiral gemisi Antalya", antik çağda "karışık halkların ülkesi" anlamına gelen "Pamfilya" olarak da adlandırılıyor. 

Farklı coğrafyalarda farklı kültürlere sahip milyonlarca turistin tatil rotasında yer alan kent, Türkiye'ye yerleşmeyi planlayan yabancıların da ilk tercihleri arasında bulunuyor. 

Antik çağlarda 14 dilin konuşulduğu coğrafya

Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine, Antalya'nın antik dönemlerde yüzlerce kültüre vatan olduğunu, Pamfilya, Likya ve Psidia gibi antik uygarlıkların bir bölümünün bugünkü il sınırları içerisinde yer aldığını söyledi.

Helenistik dönemde eski Yunanca yazısı ve kültürünün, Roma döneminde de Likya ve Pamphylia'nın tek bir eyaletken Roma kültürünün hakim olduğunu anlatan Çevik, "Prehistorik dönemlerden bugüne 500 bin yıldır insan toplulukları Antalya'da yaşamış ve antik çağlarda 14 dilin konuşulduğu bir coğrafyadır. Tarihin her döneminde değişen farklı kültürler yan yana bazen de bir arada yaşamışlardır. Ne zaman ki Helenizasyon ve Romanizasyon gibi emperyal kültür işgalleri oldu o zaman tek bir kültürle biçimlendiler." diye konuştu. 

Söz konusu coğrafyada Pagan ve Politeist eski zaman dinleri, Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'ın izlerinin görkemli eserlere yansıdığını aktaran Çevik, "Antalya 500 bin yıl boyunca yüzlerce kültüre, dile, inanca ve sosyal yaşam formuna tanıklık etmiştir." dedi.

Bölgenin her dönem ilgi gördüğünü ifade eden Çevik, bu durumu ise tarım, hayvancılık ve denizcilik açısından elverişli olmasına bağladı. Çevik, kentte adım başı antik yerleşim yerlerinin bulunmasının da Antalya'nın dönemler boyunca yüksek ilgi gördüğünün bir kanıtı olduğunu ifade etti.

"Dünyaya barış ve huzur mesajları verilebilecek en uygun yer"

Kentin doğusundaki Side, Aspendos ve Perge'nin pamfilya dokusunu bir ziyaretçiye yeterince anlatacağını, Likya bölgesini tanımak isteyenlerin ise Ksanthos, Patara ve Myra'yı görmeleri gerektiğini belirten Çevik, Osmanlı ve Selçuklu izleri için ise Alanya, Elmalı ve Korkuteli'ni adres olarak gösterdi.

Antalya turizminin de eşsiz arkeolojik kalıntılar üzerinde yükseldiğinin altını çizen Çevik, şunları söyledi:

"Sürüdürülebilir turizmin tek dayanağı da kültür turizmidir. Antalya eski dönemlerinde olduğu gibi bugün de uluslararası bir merkezdir. Dünya halkları burada buluşmakta ve burada birlikte yaşamaktadırlar. Dünyaya barış ve huzur mesajları verilebilecek en uygun yerdir. Geçmişin bu denli zengin kültürel birikimi, olağanüstü doğası ve modern turizm olanaklarıyla 'Cumhuriyet Antalya'sı en parlak çağını yaşamaktadır."

"Tarihin en eski dönemlerinden beri bir huzur adası"

Kent tarihçisi Hüseyin Çimrin ise Antalya'nın eşine az rastlanır bir kültürel mirasa sahip olduğunu belirterek, bu mirasın geçmişten bugüne algılanması gereken pek çok mesaj ilettiğini söyledi. 

Birçok kaynakta bölgede Yunanlılar'dan önce Dorlar, Persler ve Hititler'in de yaşadığının belirtildiğini aktaran Çimrin, bölgenin bu nedenle çok dilli, dinli ve kültürlü bir yapıya sahip olduğunu kaydetti.

Bölgenin dışarıdan gelen pek çok saldırı girişimine ve işgale tanıklık ettiğini kaydeden Çimrin, şu değerlendirmede bulundu:

"Her ne kadar dışarıdan gelen işgaller ve saldırılar olsa da ve bunlara bağlı isyanlar gerçekleşmiş olsa da bölgede yaşayan halklar arasında sıklıkla gerçekleşen bir çatışmaya dair henüz bir iz yok. Öte yandan çeşitli kaynaklar bölgenin çok ırklı bir yapıya sahip olduğunu kaydediyor. Bu yönüyle Antalya'ya farklı kültürlerin, renklerin bir arada binlerce yıldır yaşadığı bir coğrafya denilebilir. Günümüzde de onlarca milletten insanın turizm faaliyetleri kapsamında geldiği bu bölgenin, bu yönüyle tarihin en eski dönemlerinden beri bir huzur adası olduğunu bugünkü verilerle söylemek mümkün." 

"Türk misafirperverliği, bu destinasyonu vazgeçilmez kılıyor"

Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Yeliz Gül Ege ise tarihte birçok medeniyete iskan olanağı sağlamış Antalya'nın bugün de dünyanın her bir köşesinden millete ev sahipliği yaptığını söyledi.

Geçmişte birçok uygarlığın başkenti olan Antalya'nın turizmin de başkenti olduğunu ifade eden Ege, "Farklı kültürlere sahip insanların turizmin dili olan barış içerisinde huzurla tatillerini yaptıklarını ve tekrar tekrar geldiklerini görüyoruz. Geçmişten günümüze süregelen bu geleneğin bozulmaması ve Türk misafirperverliği bu destinasyonu vazgeçilmez kılıyor." diye konuştu. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bakayrinti.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.