Bizi anlamayanlar bizi dinlemeyen insanlardır

Ekonomi 16.09.2014 - 09:54, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:34
 

Bizi anlamayanlar bizi dinlemeyen insanlardır

Burdur ve Göller Bölgesinin mermer sektöründeki önde gelen isimlerinden işadamı Naci İlci, mermerciliğin şehre ve bölgeye katkılarını anımsatarak, yöre halkının Burdur’da mermerciliğe destek vermesi gerektiğini söyledi.
ÖZET: Burdur ve Göller Bölgesinin mermer sektöründeki önde gelen isimlerinden işadamı Naci İlci, mermerciliğin şehre ve bölgeye katkılarını anımsatarak, yöre halkının Burdur’da mermerciliğe destek vermesi gerektiğini söyledi. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Naci İlci: “Mermer bizim petrolümüz. Mermer ocakları ülkemizin petrolüdür. Burdur bir mermer havzasıdır.  Dünyada Burdur merkez haline geldi. Burdur Beji mermer diğer birçok bej mermerden daha güzel görüldü. Burdur beji sağlamdır ve homojendir. Bu kendi kendine olmadı. Bizim özverili çalışmalarımızla oldu. Mermercilere saygı duyulması lazım; hiçbir destek almadan kendi öz kaynaklarıyla, risk alıp ayakları üzerinde durarak, istihdam yaratarak çalışmaktayız. Mermerin tamamı helal kazançtır, alın teridir. Yöre halkı Burdur mermerciliğini desteklemelidir.” dedi. ANAHTAR KELİMELER: Naci İlci, mermer, ihracat, Burdur Gölü, istihdam.  BİZİ ANLAMAYANLAR BİZİ DİNLEMEYEN İNSANLARDIR Burdur’da yıllardır gölün çekilmesi, dağların delik deşik olması, çevrecilerin ve sivil toplum örgütlerinin devamlı eleştirdiği mermer ocaklarını daha yakından tanıyabilmek için kendi imkânlarımızla yola koyulduk. “Mermer ocakları gerçekten doğaya zarar veriyor mu, göle etkisi var mı” konularını araştırabilmek ve mermercileri yakından tanıyıp, sıkıntılarının neler olduğunu öğrenebilmek için TÜMMER (Türkiye Mermer Doğaltaş Ve Makinaları Üreticileri Birliği) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olan Sayın Naci İlci ile yaptığımız söyleşiyi Karaçal’ın en yüksek tepesi olan İLTAŞ Mermer Ocağında gerçekleştirdik. Bu söyleşiyi yapmadan önce her çevre örgütünün düşündüğü gibi dağlarımızı delik deşik eden mermer ocaklarının hakkında olumsuz düşüncelerimiz bulunmaktaydı. Naci İlci’nin mermer ocağında gördüğümüz kayalık tepe üzerine sonradan örtülmüş topraklarda nelerin yetişebileceği, o yemyeşil çimenleri, ağaç fidanları idi ve bunları görünce hayrete düştük. Nasıl olur da ot bitmeyen, ağacın olmadığı bir ortam bu hale gelebilir! Ofisin penceresinden dışarı baktığımızda kayalık ve doğal güzelliğe kavuşmuş bir dağın zirvesinde değil de ormanlık bir alandaymış gibi hissediyoruz. Naci İlci’nin ofisinin içindeki Burdur bej mermerini gelen müşterilerine tanıtabilmek için oluşturduğu galeriden etkilenmemek de elde değil. Ofisin iç duvarını kaplayan bej mermerlere seyre dalıyoruz. Naci İlci’nin ofisini ve ofisin çevresindeki bahçeyi inceledikten sonra çalışma odasına giriyoruz. Çalışma odasında “Doğanın tahrip edilmesini nasıl önleyebiliriz, nasıl çareler üretebiliriz, mermer ocaklarının çevreye ne gibi etkisi var” sorularını Sayın İlci’ye soruyoruz. DERGİ AYRINTI: Takdir edersiniz ki Burdur halkında ve çevreci sivil toplum örgütlerinde mermercilerin doğaya zarar verdiği algısı oluşuyor. Sayın İlci, sizce mermer ocaklarının doğaya, çevreye, göle zararı var mı? NACİ İLCİ: Bizi anlamayanlar bizi dinlemeyen insanlardır. Sizlere buraya kadar geldiğiniz için önce teşekkür etmek istiyorum. Dediğim gibi bizi anlamayanlar bizi dinlemeyenlerdir. Mermer ocaklarının bugünkü şartlarda doğaya hiçbir zararı olmadığı gibi hatta katkısı vardır. Bakınız, burada bizim mermer artıklarını attığımız yerlerde ağaç yetişiyor. Atıklar suyu emiyor, toprak oluyor. Şu anda konuşulan eleştirilerin toplamı mermercileri bilmedikleri önyargılı yaklaşımlarıdır. Şu anda dağlarımızda olan sadece ocakların görüntü kirliliğidir. Bu da mermercilerin suçu değildir.  Bizler bir KAROT ve İşletme Belgesini bir yılda alıyoruz. Eğer KAROT belgesini kısa zamanda alabilsek dağlarımız bu kadar delik deşik olmaz.  Mermer olduğunu bildiğimiz yerlere yatırım yaparız. Şu andaki sorun uzun bekleyişin sonunda bir an önce mermeri bulabilmek için işletmecilerin taş kesmesinden kaynaklanmaktadır. Yoksa KAROT’u yapılan bir bölgede mermer yoksa orada ocak açılmaz. BURDUR’DA MERMERCİLİK 20 YILDIR VAR Mermercilikte Burdur dünyada bir marka haline geldi. Burdur beji dünyadaki pek çok bej mermerden güzeldir. Sağlamdır, homojendir. Ayrıca Burdur’da üretilen taş biz sanayicilerin çalışması neticesinde bir dünya markası haline geldi. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin artık Burdur’u benimsiyor, Burdur’u kabul ediyor, burada iyi bir mermer çıktığını söylüyorlar. Tabi bu bizim özverili çalışmalarımız neticesinde oldu, kendi kendine olmadı. 20 yıldır mermercilik var ama 5-6 senedir dünyada mermerci şehri olarak algılanmaya başlandık. MERMERCİLİK YAPAN KİŞİLERE SAYGI DUYULMASI LAZIM Mermercilik yapan kişilere, bizlere saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hiçbir teşvik desteği olmadan, hiçbir faizsiz kredi almadan, uzun vadeli krediler kullanmadan, saha ne kadar kıymetli olursa olsun bankalarca teminat değeri olmayan bir varlık olarak kabul edilen şartlarda çalışıyoruz. Mesela şu anda ben, bu sahaya 1 Milyon Dolar teklif etseler vermem ama bu sahanın evraklarını bankaya götürdüğünüzde bir teminat değeri bulunmuyor. Mermer sektörünün tamamı helal kazançtır, alın teridir, mermer sektöründe çalışan kişilerce kendi öz kaynaklarıyla risk alıp, kendi ayakları üzerinde duran bir sektördür. Bunlardan dolayı devletin ve milletin saygı duyması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca Burdur’daki mermer bir sektördür ve mermercilik ciddi anlamda istihdam yaratmaktadır. Sadece mermer ocaklarında çalışan kişi sayısı 8 bin dolayında, bir o kadar da fabrikalarda çalışan vardır. Oysaki önceden bunlar yoktu. Burdur’daki mermercilik hem il ekonomisini ayakta tutuyor, hem de ülke ekonomisine katkı koyup, ihracat rakamlarının yükselmesine önemli etki sağlıyor. Bu çok önemlidir. Katma değeri de çok yüksektir. ORMAN VASFINI YİTİRMİŞ YERLERE ÇOK CİDDİ KİRALAR ÖDÜYORUZ Bugün mermer sektöründe bizim ödediğimiz bedeller çok çok büyüktür. Bu orman ve çevre konusunda da böyledir. Hiçbir şekilde orman arazi olmayan yerler orman arazisi olarak ele alınıyor. Ve biz bunlara ‘Orman Ağaç Kesme Bedeli’ ve ‘Orman Kirası’ bedelleri olmak üzere çok büyük paralar ödüyoruz. Ben bunu her toplantıda söylüyorum, Orman Genel Müdürüne, Enerji Bakanına, Ekonomi Bakanı Müsteşarına da söyledim. Orman vasfını yitirmiş yerlere çok ciddi kiralar ödüyoruz. Bu gördüğünüz mermer ocağıma ben yılda 1 milyon 800 bin TL dolayında kira ödüyorum. Bu bedelleri ödüyoruz ve bizim bu bedelleri ödediğimizi Burdur’da kaç kişi biliyor? Kimse bilmiyor. Ne diyorlar, “Ormanlar yok oldu”. Sadece benim verdiğim bu parayla 10 tane köyü komple orman arazisine çevirebilirsiniz. Bunlar çok önemli konulardır,  bunlara dikkat çekmek lazım. KİMSE OCAĞINI YABANCILARA SATMASIN BİR ÜLKENİN MERMER OCAKLARININ SATILMASI DEMEK GELECEĞİNİN SATILMASI DEMEKTİR Az önceki toplantımda Şanlıurfa’daki cevheri biten bir mermer ocağımızın rehabilitasyonu ve ağaçlandırılmasının nasıl yapılacağını konuştuk. Biz bir mermer ocağının iznini alırken, gözümüzü kapatarak çok sayfalara imza atıyoruz. Bu prosedür yerli firmalar için geçerli. Bizler burayı çalıştırıyoruz, buradaki işletmeyi kapatacağımız zaman buranın rehabilitesini yapmak zorundayız. Bunun kanuni mecburiyeti bulunmaktadır (Örneğin şu anda Hacılar köyündeki terk ettiğimiz ocağın ağaçlandırması çalışmasını yapıyoruz). Asıl tehlikeli olan; bu çalışmaları tüm yerli firmalar yapıyor mu, biz terk ettiğimiz her bir ocağın parklandırma- ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarını yaparken, diğer yerli firmalar da bunu yapıyorlar mı? Yabancı firmalar ise ocağı terk ettikten sonra uçak biletini alıp, gidecekler mi? Biz diyoruz ki kimse maden ocaklarını yabancılara satmasın. Maden ocakları bizim geleceğimizdir, umudumuzdur, hayatımızdır, milli varlığımızdır. Biz ‘Altın yumurtlayan tavuk satılmaz’ diyoruz. Biz üreteceğiz, biz satacağız, yabancılar alacak; böyle olmalı.  Maddi olarak çok sıkışan mermerciler de ocaklarını fahiş fiyatlara yabancılara değil,  ocağı işleten işletmecilere satmalıdır. Ben bir işadamından mermer ocağı satın almak zorunda mıyım; ben almıyorsam o işadamı ocağını yabancıya satmak zorunda mıdır? Bence bir ülkenin mermer ocaklarının satılması demek geleceğinin satılması anlamına geliyor. Örneğin burası ilimizdeki en ünlü ocaklardan birisidir. Ama buradaki rezerv belki de 2 ay sonra bozulacak; bu bir şanstır, bilemeyiz. Yabancıların ocak satın almaması lazım. Bir yabancı gelir, ocak satın alır ama benim ocağımı alıyorsa %51’i benim olur. Ben ancak %49’unu satarım, iyi üretim yapıp satmak için. Ama o mal(mermer) yine Türkiye’de kalır, değerinde satılır, ülkeye döviz getirir. Ben bir yatırımcı olarak böyle düşünüyorum. Devletimizin Gümrük Birliği ve Uluslararası Anlaşmalardan dolayı attığı imzalar var. Bu imzalardan dolayı yasal olarak önünü kesemiyor, yabancıların mermer ocağı aldığına tanık oluyoruz. Önünü kesemesek de yaptırım uygulayabilir, işini zorlaştırabiliriz. Burada bizim vatandaşımızın dik durması gerekir, vatandaşımız dik durmuyorsa hiçbir şey olmaz. Burdur’da yıllık 350 milyon dolar civarında mermer ihracatımız var. Burdur ili bir kaynaktır, istihdam burada yaratılıyor, burada yapılan mermercilik Burdur ekonomisine de ciddi anlamda katkı sağlıyor. TERK ETTİĞİMİZ OCAĞIN REHABİLİTASYONUNU YAPMAZSAK KİRASINI ÖDEMEYE DEVAM EDİYORUZ AYRINTI: Sayın İlci, az önce Hacılar’daki terk ettiğiniz ocağın ağaçlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunuzu söylediniz. Bu rehabilitasyon işi terk edilen her bir mermer ocağında yapılması zorunlu ve kanuni olan bir konu mu? İLCİ: Elbette öyle. Çünkü devletimiz bu konuda çok hassas ve çok duyarlı. Mermer ocakları ülkemizin cevheridir, petrolüdür, gelir kaynağımızın ana temellerinden birisidir. Ülkemizi ayakta tutacak 3 önemli konu var. Bunlar enerji, tarım ve madencilik. Biz bunları değerlendirmek zorundayız. Mermer ocaklarının ömrü uzundur. Benim bir mermer ocağım var, açtım, ciddi masraflar harcadım ama bu yıl modası olmadığı için o ocağı kapattım. Ocağı kapatsam da rehabilite edemiyorum. Ne zaman bir mermer ocağının artık herhangi bir ekonomik değer taşımadığına inanırsam ya da ocağın bittiğine- bozulduğuna inanırsam o zaman rehabilite ediyorum, rehabilite etmek de zorundayım. Zaten bunu yaptırıyorlar çünkü bize de çok ciddi yaptırımlar uyguluyorlar. Biz rehabilitasyonu yapmadığımız zaman, gidip o ocağın kaydını Maden Dairesinden düşüremiyoruz, gidip Orman Bölge Müdürlüğü arşivinden düşüremiyoruz. Orman Müdürlüğü de bizden rehabilitasyonunu yapıp, tüm güvenlik önlemlerini almamızı istiyor. Biz o mermer ocağını Maden Dairesinden veya Orman Müdürlüğünden düşüremediğimiz müddetçe de askerlik borcu gibi her yıl o kira parasını bize yazıyorlar. Bizler de o parayı her sene ödemek zorundayız. Bize o yazılan paralar (kira bedeli) ağır geleceği için, rehabilitasyonunu yapmak zorunda kalıyoruz.  Ben diyelim ki kötü niyetliyim ve yapmadım. Maden Dairesi İl Valiliğine, İl Özel İdaresine bir yazı yolluyor, o alanın ihaleye verilmesine ilişkin yazıyı yazıp, gönderiyor. Maden Dairesi Valiliğe o işletmenin rehabilitasyonunu yapmalarını ve kendilerine de yapılan masrafı bildirmelerini istiyor. Onlar da yapıp, masrafı gönderiyor, Maden Dairesi de bunu o alanın sorumlusu kimse (bana) bildiriyor, tebligatla o parayı benden tahsil etme yoluna gidiyor. Zaten o alanı kayıtlardan düşürmüyor, bir de bu masrafı ödememizi istiyor; ödemezsek icra yöntemini uyguluyor. Bana veyahut biz yerli yatırımcılara yapılan uygulama böyle ama bu az önce de söylediğim gibi yabancı şirketlere yapılmıyor. Niye çünkü yabancı işletmeciler buradan gittiklerinde hiçbir yasa tanımıyor. Ve yabancı şirketler son zamanlarda buraya gelip, bir işçinin adının üzerine ocağı açıyor, sonra da bir gecede kaybolup gidiyorlar; biz bunu da istemiyoruz. Biz yerli ve güçlü firmalarımızın bu işi yapmalarını istiyoruz. Yerli ve güçlü firmalardan bir zarar gelmez. Biz bu mermeri her yerde bulamıyoruz, her yerde mermer çıkmıyor. Bakınız Burdur’un her tarafı dağ ama mermer rezervi sayısı çok az. Bazıları var mermer ocağını açtıktan hemen sonra kapattı. Onlarda bizim hatamız, yasal boşlukların hatasıdır. Çünkü devlet önce bir ARGE yaptırabilir, KAROT çalışması yaptırabilir. Ekonomik değer taşıdığına inandığı zaman o ocağı açtırması lazım. Devlet bunu yaptırmıyor, zaten izinler geç çıkıyor, biz bu konuyu Sayın Bakanlarımıza da anlattık. Çalışma iznini aldığımız zaman KAROT yapıyoruz. O taş ekonomik değer taşımasa da “Nasıl olsa büyük bedeller ödedik, buraya bir kesim atalım ve görelim” diyerek,  taşın iyi olup olmadığını şansa bırakarak kesim atıyor, bırakıp gidiyorlar. Delik delinmiş yer ile kesim atılmış yer aynı mıdır? Biz burada tahribat yapmadan çalışıyoruz. KAROT izni almış olsak, sadece delik açıp, bakarız ama bu izin geç alındığı için dağlarda kesim yapılmış ve öylece bırakılmış şekilde görüntü kirliliği oluşuyor. Bu konuda Orman Kanunlarının da biraz düzelmesi gerekir. Bir mermer ocağını açarken önce oradaki rezervin ekonomik değer taşıyıp taşımadığını anlayabilmek için çok basit prosedürlerle bir KAROT izni yapılması gerekiyor, o olursa belki bu kadar ciddi tahribatlar olmaz. Bu, Yarışlı Bölgesine baktığımız zaman her sene bir- iki ocak açıldığını ve bir- iki ocak kapandığını görüyoruz. O dağlara baktığınız zaman birçok açılıp kapanmış ocak vardır ama çalışan ocak sayısı çok azdır. Yasal olarak da hakkımız var, moda olmasa bile az önce de söylediğim gibi ilerleyen yıllarda çalıştıracağımızı söylüyoruz, bekletebiliyoruz. Ama KAROT izni olsaydı, ben ekonomik değeri ve kalitesi düşük yerleri elimde tutmazdım. Ve böylelikle tahribat yapmamış olurdum. TOPLUMDAKİ ALGI STK VE BAZI PROVOKOTÖRLERDEN ETKİLENMEK Toplumdaki acelecilik algısı birkaç sivil toplum örgütünden ve bazı provokatörlerden etkilenmekten kaynaklanmaktadır. Bazı provokatörler arkasına bazı sivil toplum örgütlerini de takarak, bizleri yanlış aktarıyorlar. Bu algı yanlıştır, bunu Sayın Bakanımıza da ilettik. TOPLUM BİZE ÖCÜ GÖZÜYLE BAKIYOR Biz mermerciler olarak madenlerimiz için devletimize %73 vergi ödüyoruz. Bu verdiğimiz vergileri kim biliyor, hiç kimse bilmiyor. Maden Dairesi zannediyor ki kendisi %2 alıyor, Orman Dairesi zannediyor ki kendisi %3 alıyor; Hazine farklı paralar alıyor, Kurumlar Vergisi alınıyor, mazota ve de işçi çalıştırmaya vergi veriyoruz, sigorta, maaş ödüyoruz. Biz bunları veriyoruz ama bunların hiçbirisini toplum görmüyor. Toplum şunu görüyor: ‘Vatandaşın biri geldi, Burdur’un taşlarını kesip- kesip götürdü’. Bizim en büyük ortağımız devletimizdir. %73 vergi vermekteyiz. Kendi öz kaynaklarımızla da %100 riskli bir iş yapıyoruz. Toplum bizim verdiğimiz vergileri ve diğer paraları bilmediği için sadece buradan mal (taş) kaçırılıyor gözüyle bakıyor. Hayır, öyle değil. Biz ciddi bedeller ödüyoruz, bunu da devlet büyüklerimizin basın- yayın yoluyla anlatması gerektiğini düşünüyoruz. Anlatılmadığı için toplum bize öcü gözüyle bakıyor. ÇOK FAZLA PASA (İNERT) OLUYOR AYRINTI: Konumuz çevre ve doğa olunca mermer artığı, mermer pasası önemli oluyor. Bu mermer pasaları hakkına ne söylemek istersiniz? İLCİ: Avrupa müktesebatında mermer atığına etkisiz atık, ‘inert’ deniliyor. Bazı bilinçsiz insanlar ‘Mermerciler gölü kuruttu’ diyor. Mermercinin göle herhangi bir zararı olmadı, olmaz da. Mermerci zehirli atıkla mermer kesmiyor. Mermercinin tozu da 10 metre uzağa gitmez. Mermercinin tozu yarım metre veya bir metre yukarı çıkar, sonra yere düşer. Mermerin tozu insan sağlığına bir zararı bulunmayan özelliktedir. Ancak pasalar çok olduğu için bu pasaları tüketmekte zorlanıyoruz. Kireç taşının hammaddesi yani pasalarından süs eşyaları, diş dolgu malzemeleri yapılmakta, maliyetler kurtarsa çok güzel kireç üretilmekte ve hatta yeniden birleştirilerek mermer yapılmaktadır. Çok fazla pasa olduğu için tüketmek de çok zor oluyor. Keşke Türkiye’deki tüm sanayiciler bunu yapsa. Her iş taştan olsa ve plastikler bitse. Ancak bunları yapmak kolay değil, işçiliği çok pahalı, maliyetleri çok yüksektir. Türkiye’de işçilik çok pahalı oluyor. Sivrihisar’a gidin, baştan sonra süs eşyaları yapılıyor, orada mermer rezervi de az, yıllardır, 60 yıldır herkes süs eşyası işiyle uğraşıyor. Ancak bizim Burdur, Isparta ve Antalya’nın üretimlerimiz çok büyük olduğu için malzeme (pasa) çok fazla çıkıyor. Tüm Türkiye süs malzemesi işlese, tüm Türkiye bu şekilde mermer pasasından kül tablası gibi süs eşyaları yapsa bu ocaktan bir günde çıkarılan pasanın 1/3’ü tükenmez. Biz mermerciler olarak bazı kamu kurum kuruluşlarıyla görüştük, “Bir baraj gölet yapılacaksa lütfen kırma eleme tesisine ücret ödemeyin biz bunları ücretsiz verelim.” dedik. Ben, Maden Dairesi Genel Müdürünü buraya kadar getirip, burada söyledim. Ve tüm Valiliklere yazı yazıldı. “Özel İdarelere: mermer ocağı olan bölgelerin yakınındaki yerlere taş kırma- eleme tesisi izni vermeyin” denildi. Bunları söylerken tabi ki mermercilerden de geçmişte yanlış yapanlar oldu, olmadı değil. Yalnız son zamanlarda artık herkes bu işin ne kadar önemli olduğunu anladı ve biraz daha bilinçli çalışmaya başladı. TÜRKİYE’DE GÖZ KAMAŞTIRICI RENK VE DESENLERDE TAŞ ÇEŞİDİ MEVCUT Ülke olarak yıllık komple maden ihracatımız 5 Milyar Dolar civarında. 2013 yılı için bunun 2,2 milyar dolar civarında olanı mermerdir. Türkiye, mermer ihracatı yapan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye önemli bir mermer rezervine sahip. Önemli olan konu, ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine hemen hemen her tarafında göz kamaştırıcı renk ve desenlerde taşlarımız olmasıdır. Bence en önemli olan konu budur. Bizler böyle bir rezervden gurur duyuyoruz. Hemen hemen ülkemizin her bir vilayetinde doğaltaşlarımız var, bunlar birçok renk ve desenlerdedir. Şu anda mermer sektörü olarak Türkiye dünya markası haline geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim.  Türkiye’nin dünya markası haline gelmesinde Burdur’un payı çok büyüktür. Eskiden Türkiye’ye gelen mermer alıcıları Bursa’dan, Bilecik’ten alım yaparlardı. Son yıllarda ise önce Burdur’a gelmeye ve buradan alım yapmaya başladılar. BURDUR GÜLLER GÖLLER VE MERMERLER DİYARI Burdur’a yıllardan beri Güller ve Göller Diyarı deniliyor. Ben buna bir de mermer eklemek istiyorum. Yani Burdur Güller Göller ve Mermerler Diyarıdır. Bu yeni terim bazı toplantılarda yavaş yavaş söylenmeye başladı. Yurt dışındaki fuarlara katılmış birisi olarak ve de bir ihracatçı olarak rahatlıkla diyebilirim ki Burdur’un mermeri gerçekten de tanınıyor. Burdur Beji dünyada bir marka haline geldi. Ve artık açılış konuşmalarında, Burdur’a bir devlet büyüğü veya üst düzey bir protokol mensubu geldiği zaman “Burdur Göller, Güller ve Mermerler Diyarına hoş geldiniz.” denilmelidir. Burdur’un bir mermer şehri olduğunu artık herkes bilmelidir. Bunu ben iki yıl önce Mehmet Akif Ersoy Üniversitesindeki bir konuşmada dile getirmiştim. Bu terim artık oturmuş durumdadır. YÖRE HALKI BURDUR MERMERCİLİĞİNİ DESTEKLEMELİDİR Mermer piyasasında %40 azalma olduğu doğru. Bana göre en önemli konu yöre halkı Burdur mermerciliğini desteklemesidir; halkın destekleyip, sahip çıkması gerekiyor. Halkımızın provokatörlere inanmaması lazım. Yöre halkı mermercilerimizi tanıma fırsatı bulsunlar ve tanısınlar. Mermercilerle normal arkadaş olsunlar. Çünkü mermerciler; tamamen öz kaynağıyla hiçbir kredi olanağı ve desteği olmadan kendi gücüyle ve kendi parasıyla bu işe giriyor, başardığı zaman da Burdur ekonomisine ve de ülke ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlıyorlar. Mermerciler, ülkemizin vergi gelirini yükseltiyor, ihracat rakamlarını artırıyor, istihdam yaratıyor, hiç orman arazisi olmayan yerlere de orman bedeli ödüyor. Ancak bu söylediklerimin hiçbirisi teşhir edilmiyor. Bazı arkadaşlarımızın toplumsal ve sosyal özellikleriyle kullandıkları yöntemler yanlış olabilir, fakat bunu tüm mermercilere mâl etmek de yanlış olur. Bir veya iki kişinin üretim anlamında veya huzur anlamında yaptığı yanlışlar varsa bu sadece o kişileri bağlamalı ve bunu genelleştirmemelidir. Eğer bunu genelleştirirseniz sıkıntı büyütür. Bu kapsamda söz verip yerine getirmeyen, taahhüt edip bunu gerçekleştirmeyen, eğer bir köyde iş yapılıyorsa o köy insanlarına değer vermeyen mermerciler de olabilir. Bunu herkese mâl etmek yanlış olur. SÖĞÜT DAĞLARINDA 1 TANE OCAK BİLE YOK Burdur’un etrafında Söğüt Dağları var. Bu dağlarda taş da yok ağaç da yok. Söğüt Dağlarında bir tane ocak yok. Aylarca Burdur gündemini ‘Söğüt Dağlarında mermer ocakları var’ diye, fotoğraf hile oyunlarıyla (photoshop)mermer ocağı fotoğraflarını Söğüt Dağlarına monte ettiler. Bakınız, hiç kimse gidip Söğüt Dağlarında ne izin talebinde bulunmuş, ne de mermer ocağı açmış. Bizim mermer ocaklarımızın tamamı orman vasfının olmadığı, ağaçların olmadığı ve çalı- çırpının bulunduğu yerlerdir. Elbette ülkemizin bazı yerlerinde sedir ağaçlarının olduğu yerlerde de mermer bulunabilir ama orada mermer var ise o mermerin de çıkması gerekir. Ağaçların bizim yaptığımız ve yapacağımız gibi dikimini yapabilirsiniz ama oradaki o cevheri de çıkarıp ülke ekonomisine katkıda bulunmak da gereklidir. Bir kere şunu öğrenmemiz lazım; biz karşılıksız para basamayız, biz hazinemizi boşaltamayız; bizler millet olarak gerçek ticaret yapmalıyız, biz elimizdeki cevherleri değerlendirmeliyiz. Bugün Ortadoğu’ya baktığınız zaman doğaltaş yok ama petrol var, tamamı zehirli atık olan petrol vardır. Bizim mermer işinin herhangi bir zehirli atığı yok. Onların petrolü varsa bizim de suyumuz var, cevherimiz var. Bu bizim petrolümüz ve bu Allah’ın bir lütfudur, Allah bunu her yere nasip etmemiş, bize nasip etmiştir. MERMER OCAKLARININ TEK DEZAVANTAJI GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİDİR Herkes diyor ki “Mermer ocakları çalışmasın”. Mermer ocaklarının tek bir dezavantajı vardır, o da görüntü kirliliğidir. Artık şunu kabul etmek lazım: Burdur bir mermer havzasıdır. Bunu Burdur halkı böyle kabul etmeli, Türkiye bu şekilde kabul etmeli ve dünya da böyle kabullenmelidir. Burdur ili bir mermer havzasıdır. Bunun dışında Burdur’da tarım ve hayvancılık da yapılıyor, suni gübre de kullanılıyor. Biz mermerciler olarak tarım ve hayvancılıkta kullanılan 1 kilogram suni gübre kadar kimyasal atık oluşturduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü mermer ocakları zehirli atık üretmez. Tam aksine; mermer ocaklarımızın üstünden çamurlu suyu dökün, alttan tertemiz su gibi çıkar. Çiftçilerimiz olmazsa biz aç kalırdık, bu doğru fakat diğer tarafta da kendi öz kaynaklarıyla ayakta duran bir sektör olan mermercilik ve biz mermerciler var bu da unutulmamalıdır. Biz mermerciler pasaları ocaklara yakın yerlere boşaltıyoruz ve yağmur yağdıkça o pasalar suyu tutarak, topraklaşıyor. Bakınız, bu ofisimin çevresindeki yeşil alan da bu şekilde oldu. Buradaki bu çimenler, fidanlar ve diğer doğal güzellikler de bizim rehabilitasyon çalışmalarımızla gerçekleşen güzelliklerdir.  Bu doğal güzellik için zaman lazım, vatandaşların biraz aceleci davranmamaları gereklidir.   Burdur’da en büyük sıkıntı, mermer ocakları konusunda sabredememek ve karşısındakini dinlememektir. Şimdi siz bir soru sorduğunuz için ben dinliyorum ve cevabını da vereceğim. Ancak bu soruları soran yok, bir gece oturuyorlar, ertesi günü kalkıyorlar ve “Yürü hadi, gölümüz kurudu, sebebi mermerciler” diye eylem yapıyorlar. Bunun tutulabilir bir yönü bulunmuyor. Kişiler gelip size veya bize soru sormuyorlar, önyargıyla konuşuyorlar. ISPARTA’DAKİ ÇALIŞTAYDA CEVAP VERDİM Isparta’da mermer konusunda bir çalıştay gerçekleştirilmişti. Çalıştayda konuşmacılar kürsüye çıktı, bazıları ileri giderek “mermer ocaklarında patlatma yapıyorlar” dedi. Mermer ocaklarında patlatma olmaz, çünkü mermer ocağındaki bir patlatma oradaki cevhere çok ciddi zarar verir. Çok ciddi tahribatlara sebep olacağı için pazarlayacağınız taşın bulunduğu yerde patlatma yapmayız. Konuşmalardan sonra ben de kürsüye çıktım “Mermercileri eleştirenler hayatlarında 1 tane sigortalı işçi çalıştırdı mı, hiçbir işçiye bir maaş verdi mi?” diye sordum. Halkımız bizi anlamak istiyorsa bizimle buluşsunlar, bize sorularını sorsunlar ve verdiğimiz cevapları da dinlesinler. Böylelikle biz iddia edilen sorular ve konular hakkında cevap vermiş oluruz.  Bize gelip sorabilirler, “Mermerciliğin ülkemizde ve ilimizde avantajı nedir, dezavantajı nedir” diyebilirler. Mermerciliğin ne getirdiği ve ne götürdüğünü öğrenebilirler. Çünkü biz genelde bu orana bakarız. Bir insanı bile işe alırken şu hesabı yaparız, “%80- 90 başarılı olur mu, başarısız mı olur”. Çünkü %100’ü aramak ve öyle bir beklentiye girmek de yanlış olur. Binlerce ve milyonlarca yıldır Burdur’da olan bu doğaltaşlar, son 3-5 yıl içerisinde özverili, başarılı, istihdam yaratan firmaların çabası neticesinde çıkarılmaya başlandı ve dünya pazarına sunuldu. Bu özverili firmalarımız dünyadaki pek çok önemli fuarlara katılarak iyi sunumlar yaparak, önemli mimarlarla görüşerek Burdur beji mermerini dünya pazarına sokmayı başardı. Burdur’da çıkan bu doğaltaşlar, bu özverili vatandaşlarımızın çıkarıp sunduğu bu taşlar, firmaların kendi öz ayakları üzerinde durarak, tamamının kendi öz kaynaklarını kullanarak ayakları üzerinde durup, bu sektörü ileriye taşıyan insanların eseridir. Bu insanlara saygı duyulması gerektiğini söylüyorum çünkü dediğim gibi bu insanlar istihdam yaratıyor, ülke ekonomisini büyütüyor, ihracat artırıyor, vergi gelirini yükseltiyor, (İlimizdeki her yıl düzenlenen vergi ödül törenlerinde ilk sıralarda her zaman mermercileri görmüşüzdür, bu da bunun bir kanıtıdır). Böyle bir sektörde böyle başarılı insanlar için bazı provokatörlerin peşlerine bir takım sivil toplum örgütlerini takarak, linç kampanyasına girmesi çok yanlıştır. Eğer mermercileri çok daha yakından tanımak istiyorsak, kendilerini davet edelim, her türlü platforma çağıralım, bunun avantaj ve dezavantajlarını mermercilerin kendi ağızlarından öğrenelim. BİZİ ANLAMAYAN İNSANLAR BİZİ DİNLEMEYEN İNSANLARDIR AYRINTI: Efendim, son olarak eklemek istediğiniz açıklamalarınız olacak mı? İLCİ: Sohbetimizin başlangıç kısmında da söylediğim gibi toplumumuzda dinleme sorunu mevcut.  Mermercileri anlamayanlar ancak bizi dinlemeyen kişilerdir. Önce bizi dinlemeleri gerektiğine inanıyorum. İnsanların bizi dinlediklerinden sonra biz her zaman ve her platformda bu konuyu anlatmak isteriz. “Zararımız var mı, ne zararımız var; mermer sektörü bir zehirli atık mı, sadece görüntü kirliliğine mi sebep olmaktadır” konularında konuşmaya hazırız. Burada hep beraber çare arayıp, o çareyi bulalım ve bu konuyu konuşalım. Daha iyi, altyapısı daha düzgün firmalar gelsinler yatırım yapsınlar. Biz bunları destekleriz, bundan da şeref duyarız. Ancak önceden de söylediğim gibi uluslararası anlaşmalar gereği isteyen her firma istediği yerde ocak veya işletme kurabilir, bu ikili ilişkilerle çözülecek bir konudur. Ancak bu konuda gelen yabancı firmalara sınırlama (kota) konulabilir.
Burdur ve Göller Bölgesinin mermer sektöründeki önde gelen isimlerinden işadamı Naci İlci, mermerciliğin şehre ve bölgeye katkılarını anımsatarak, yöre halkının Burdur’da mermerciliğe destek vermesi gerektiğini söyledi.

ÖZET: Burdur ve Göller Bölgesinin mermer sektöründeki önde gelen isimlerinden işadamı Naci İlci, mermerciliğin şehre ve bölgeye katkılarını anımsatarak, yöre halkının Burdur’da mermerciliğe destek vermesi gerektiğini söyledi. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Naci İlci: “Mermer bizim petrolümüz. Mermer ocakları ülkemizin petrolüdür. Burdur bir mermer havzasıdır.  Dünyada Burdur merkez haline geldi. Burdur Beji mermer diğer birçok bej mermerden daha güzel görüldü. Burdur beji sağlamdır ve homojendir. Bu kendi kendine olmadı. Bizim özverili çalışmalarımızla oldu. Mermercilere saygı duyulması lazım; hiçbir destek almadan kendi öz kaynaklarıyla, risk alıp ayakları üzerinde durarak, istihdam yaratarak çalışmaktayız. Mermerin tamamı helal kazançtır, alın teridir. Yöre halkı Burdur mermerciliğini desteklemelidir.” dedi.

ANAHTAR KELİMELER: Naci İlci, mermer, ihracat, Burdur Gölü, istihdam. 

BİZİ ANLAMAYANLAR BİZİ DİNLEMEYEN İNSANLARDIR

Burdur’da yıllardır gölün çekilmesi, dağların delik deşik olması, çevrecilerin ve sivil toplum örgütlerinin devamlı eleştirdiği mermer ocaklarını daha yakından tanıyabilmek için kendi imkânlarımızla yola koyulduk. “Mermer ocakları gerçekten doğaya zarar veriyor mu, göle etkisi var mı” konularını araştırabilmek ve mermercileri yakından tanıyıp, sıkıntılarının neler olduğunu öğrenebilmek için TÜMMER (Türkiye Mermer Doğaltaş Ve Makinaları Üreticileri Birliği) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olan Sayın Naci İlci ile yaptığımız söyleşiyi Karaçal’ın en yüksek tepesi olan İLTAŞ Mermer Ocağında gerçekleştirdik.

Bu söyleşiyi yapmadan önce her çevre örgütünün düşündüğü gibi dağlarımızı delik deşik eden mermer ocaklarının hakkında olumsuz düşüncelerimiz bulunmaktaydı. Naci İlci’nin mermer ocağında gördüğümüz kayalık tepe üzerine sonradan örtülmüş topraklarda nelerin yetişebileceği, o yemyeşil çimenleri, ağaç fidanları idi ve bunları görünce hayrete düştük. Nasıl olur da ot bitmeyen, ağacın olmadığı bir ortam bu hale gelebilir! Ofisin penceresinden dışarı baktığımızda kayalık ve doğal güzelliğe kavuşmuş bir dağın zirvesinde değil de ormanlık bir alandaymış gibi hissediyoruz.

Naci İlci’nin ofisinin içindeki Burdur bej mermerini gelen müşterilerine tanıtabilmek için oluşturduğu galeriden etkilenmemek de elde değil. Ofisin iç duvarını kaplayan bej mermerlere seyre dalıyoruz. Naci İlci’nin ofisini ve ofisin çevresindeki bahçeyi inceledikten sonra çalışma odasına giriyoruz. Çalışma odasında “Doğanın tahrip edilmesini nasıl önleyebiliriz, nasıl çareler üretebiliriz, mermer ocaklarının çevreye ne gibi etkisi var” sorularını Sayın İlci’ye soruyoruz.

DERGİ AYRINTI: Takdir edersiniz ki Burdur halkında ve çevreci sivil toplum örgütlerinde mermercilerin doğaya zarar verdiği algısı oluşuyor. Sayın İlci, sizce mermer ocaklarının doğaya, çevreye, göle zararı var mı?

NACİ İLCİ: Bizi anlamayanlar bizi dinlemeyen insanlardır. Sizlere buraya kadar geldiğiniz için önce teşekkür etmek istiyorum. Dediğim gibi bizi anlamayanlar bizi dinlemeyenlerdir. Mermer ocaklarının bugünkü şartlarda doğaya hiçbir zararı olmadığı gibi hatta katkısı vardır. Bakınız, burada bizim mermer artıklarını attığımız yerlerde ağaç yetişiyor. Atıklar suyu emiyor, toprak oluyor. Şu anda konuşulan eleştirilerin toplamı mermercileri bilmedikleri önyargılı yaklaşımlarıdır. Şu anda dağlarımızda olan sadece ocakların görüntü kirliliğidir. Bu da mermercilerin suçu değildir.  Bizler bir KAROT ve İşletme Belgesini bir yılda alıyoruz. Eğer KAROT belgesini kısa zamanda alabilsek dağlarımız bu kadar delik deşik olmaz.  Mermer olduğunu bildiğimiz yerlere yatırım yaparız. Şu andaki sorun uzun bekleyişin sonunda bir an önce mermeri bulabilmek için işletmecilerin taş kesmesinden kaynaklanmaktadır. Yoksa KAROT’u yapılan bir bölgede mermer yoksa orada ocak açılmaz.

BURDUR’DA MERMERCİLİK 20 YILDIR VAR

Mermercilikte Burdur dünyada bir marka haline geldi. Burdur beji dünyadaki pek çok bej mermerden güzeldir. Sağlamdır, homojendir. Ayrıca Burdur’da üretilen taş biz sanayicilerin çalışması neticesinde bir dünya markası haline geldi. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin artık Burdur’u benimsiyor, Burdur’u kabul ediyor, burada iyi bir mermer çıktığını söylüyorlar. Tabi bu bizim özverili çalışmalarımız neticesinde oldu, kendi kendine olmadı. 20 yıldır mermercilik var ama 5-6 senedir dünyada mermerci şehri olarak algılanmaya başlandık.

MERMERCİLİK YAPAN KİŞİLERE SAYGI DUYULMASI LAZIM

Mermercilik yapan kişilere, bizlere saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hiçbir teşvik desteği olmadan, hiçbir faizsiz kredi almadan, uzun vadeli krediler kullanmadan, saha ne kadar kıymetli olursa olsun bankalarca teminat değeri olmayan bir varlık olarak kabul edilen şartlarda çalışıyoruz. Mesela şu anda ben, bu sahaya 1 Milyon Dolar teklif etseler vermem ama bu sahanın evraklarını bankaya götürdüğünüzde bir teminat değeri bulunmuyor.

Mermer sektörünün tamamı helal kazançtır, alın teridir, mermer sektöründe çalışan kişilerce kendi öz kaynaklarıyla risk alıp, kendi ayakları üzerinde duran bir sektördür. Bunlardan dolayı devletin ve milletin saygı duyması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca Burdur’daki mermer bir sektördür ve mermercilik ciddi anlamda istihdam yaratmaktadır. Sadece mermer ocaklarında çalışan kişi sayısı 8 bin dolayında, bir o kadar da fabrikalarda çalışan vardır. Oysaki önceden bunlar yoktu. Burdur’daki mermercilik hem il ekonomisini ayakta tutuyor, hem de ülke ekonomisine katkı koyup, ihracat rakamlarının yükselmesine önemli etki sağlıyor. Bu çok önemlidir. Katma değeri de çok yüksektir.

ORMAN VASFINI YİTİRMİŞ YERLERE ÇOK CİDDİ KİRALAR ÖDÜYORUZ

Bugün mermer sektöründe bizim ödediğimiz bedeller çok çok büyüktür. Bu orman ve çevre konusunda da böyledir. Hiçbir şekilde orman arazi olmayan yerler orman arazisi olarak ele alınıyor. Ve biz bunlara ‘Orman Ağaç Kesme Bedeli’ ve ‘Orman Kirası’ bedelleri olmak üzere çok büyük paralar ödüyoruz. Ben bunu her toplantıda söylüyorum, Orman Genel Müdürüne, Enerji Bakanına, Ekonomi Bakanı Müsteşarına da söyledim. Orman vasfını yitirmiş yerlere çok ciddi kiralar ödüyoruz. Bu gördüğünüz mermer ocağıma ben yılda 1 milyon 800 bin TL dolayında kira ödüyorum. Bu bedelleri ödüyoruz ve bizim bu bedelleri ödediğimizi Burdur’da kaç kişi biliyor? Kimse bilmiyor. Ne diyorlar, “Ormanlar yok oldu”. Sadece benim verdiğim bu parayla 10 tane köyü komple orman arazisine çevirebilirsiniz. Bunlar çok önemli konulardır,  bunlara dikkat çekmek lazım.

KİMSE OCAĞINI YABANCILARA SATMASIN

BİR ÜLKENİN MERMER OCAKLARININ SATILMASI DEMEK GELECEĞİNİN SATILMASI DEMEKTİR

Az önceki toplantımda Şanlıurfa’daki cevheri biten bir mermer ocağımızın rehabilitasyonu ve ağaçlandırılmasının nasıl yapılacağını konuştuk. Biz bir mermer ocağının iznini alırken, gözümüzü kapatarak çok sayfalara imza atıyoruz. Bu prosedür yerli firmalar için geçerli. Bizler burayı çalıştırıyoruz, buradaki işletmeyi kapatacağımız zaman buranın rehabilitesini yapmak zorundayız. Bunun kanuni mecburiyeti bulunmaktadır (Örneğin şu anda Hacılar köyündeki terk ettiğimiz ocağın ağaçlandırması çalışmasını yapıyoruz). Asıl tehlikeli olan; bu çalışmaları tüm yerli firmalar yapıyor mu, biz terk ettiğimiz her bir ocağın parklandırma- ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarını yaparken, diğer yerli firmalar da bunu yapıyorlar mı? Yabancı firmalar ise ocağı terk ettikten sonra uçak biletini alıp, gidecekler mi?

Biz diyoruz ki kimse maden ocaklarını yabancılara satmasın. Maden ocakları bizim geleceğimizdir, umudumuzdur, hayatımızdır, milli varlığımızdır. Biz ‘Altın yumurtlayan tavuk satılmaz’ diyoruz. Biz üreteceğiz, biz satacağız, yabancılar alacak; böyle olmalı.  Maddi olarak çok sıkışan mermerciler de ocaklarını fahiş fiyatlara yabancılara değil,  ocağı işleten işletmecilere satmalıdır. Ben bir işadamından mermer ocağı satın almak zorunda mıyım; ben almıyorsam o işadamı ocağını yabancıya satmak zorunda mıdır? Bence bir ülkenin mermer ocaklarının satılması demek geleceğinin satılması anlamına geliyor.

Örneğin burası ilimizdeki en ünlü ocaklardan birisidir. Ama buradaki rezerv belki de 2 ay sonra bozulacak; bu bir şanstır, bilemeyiz. Yabancıların ocak satın almaması lazım. Bir yabancı gelir, ocak satın alır ama benim ocağımı alıyorsa %51’i benim olur. Ben ancak %49’unu satarım, iyi üretim yapıp satmak için. Ama o mal(mermer) yine Türkiye’de kalır, değerinde satılır, ülkeye döviz getirir. Ben bir yatırımcı olarak böyle düşünüyorum.

Devletimizin Gümrük Birliği ve Uluslararası Anlaşmalardan dolayı attığı imzalar var. Bu imzalardan dolayı yasal olarak önünü kesemiyor, yabancıların mermer ocağı aldığına tanık oluyoruz. Önünü kesemesek de yaptırım uygulayabilir, işini zorlaştırabiliriz. Burada bizim vatandaşımızın dik durması gerekir, vatandaşımız dik durmuyorsa hiçbir şey olmaz. Burdur’da yıllık 350 milyon dolar civarında mermer ihracatımız var. Burdur ili bir kaynaktır, istihdam burada yaratılıyor, burada yapılan mermercilik Burdur ekonomisine de ciddi anlamda katkı sağlıyor.

TERK ETTİĞİMİZ OCAĞIN REHABİLİTASYONUNU YAPMAZSAK KİRASINI ÖDEMEYE DEVAM EDİYORUZ

AYRINTI: Sayın İlci, az önce Hacılar’daki terk ettiğiniz ocağın ağaçlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunuzu söylediniz. Bu rehabilitasyon işi terk edilen her bir mermer ocağında yapılması zorunlu ve kanuni olan bir konu mu?

İLCİ: Elbette öyle. Çünkü devletimiz bu konuda çok hassas ve çok duyarlı. Mermer ocakları ülkemizin cevheridir, petrolüdür, gelir kaynağımızın ana temellerinden birisidir.

Ülkemizi ayakta tutacak 3 önemli konu var. Bunlar enerji, tarım ve madencilik. Biz bunları değerlendirmek zorundayız. Mermer ocaklarının ömrü uzundur. Benim bir mermer ocağım var, açtım, ciddi masraflar harcadım ama bu yıl modası olmadığı için o ocağı kapattım. Ocağı kapatsam da rehabilite edemiyorum. Ne zaman bir mermer ocağının artık herhangi bir ekonomik değer taşımadığına inanırsam ya da ocağın bittiğine- bozulduğuna inanırsam o zaman rehabilite ediyorum, rehabilite etmek de zorundayım. Zaten bunu yaptırıyorlar çünkü bize de çok ciddi yaptırımlar uyguluyorlar. Biz rehabilitasyonu yapmadığımız zaman, gidip o ocağın kaydını Maden Dairesinden düşüremiyoruz, gidip Orman Bölge Müdürlüğü arşivinden düşüremiyoruz. Orman Müdürlüğü de bizden rehabilitasyonunu yapıp, tüm güvenlik önlemlerini almamızı istiyor. Biz o mermer ocağını Maden Dairesinden veya Orman Müdürlüğünden düşüremediğimiz müddetçe de askerlik borcu gibi her yıl o kira parasını bize yazıyorlar. Bizler de o parayı her sene ödemek zorundayız. Bize o yazılan paralar (kira bedeli) ağır geleceği için, rehabilitasyonunu yapmak zorunda kalıyoruz.  Ben diyelim ki kötü niyetliyim ve yapmadım. Maden Dairesi İl Valiliğine, İl Özel İdaresine bir yazı yolluyor, o alanın ihaleye verilmesine ilişkin yazıyı yazıp, gönderiyor. Maden Dairesi Valiliğe o işletmenin rehabilitasyonunu yapmalarını ve kendilerine de yapılan masrafı bildirmelerini istiyor. Onlar da yapıp, masrafı gönderiyor, Maden Dairesi de bunu o alanın sorumlusu kimse (bana) bildiriyor, tebligatla o parayı benden tahsil etme yoluna gidiyor. Zaten o alanı kayıtlardan düşürmüyor, bir de bu masrafı ödememizi istiyor; ödemezsek icra yöntemini uyguluyor. Bana veyahut biz yerli yatırımcılara yapılan uygulama böyle ama bu az önce de söylediğim gibi yabancı şirketlere yapılmıyor. Niye çünkü yabancı işletmeciler buradan gittiklerinde hiçbir yasa tanımıyor. Ve yabancı şirketler son zamanlarda buraya gelip, bir işçinin adının üzerine ocağı açıyor, sonra da bir gecede kaybolup gidiyorlar; biz bunu da istemiyoruz. Biz yerli ve güçlü firmalarımızın bu işi yapmalarını istiyoruz. Yerli ve güçlü firmalardan bir zarar gelmez. Biz bu mermeri her yerde bulamıyoruz, her yerde mermer çıkmıyor. Bakınız Burdur’un her tarafı dağ ama mermer rezervi sayısı çok az. Bazıları var mermer ocağını açtıktan hemen sonra kapattı. Onlarda bizim hatamız, yasal boşlukların hatasıdır. Çünkü devlet önce bir ARGE yaptırabilir, KAROT çalışması yaptırabilir. Ekonomik değer taşıdığına inandığı zaman o ocağı açtırması lazım. Devlet bunu yaptırmıyor, zaten izinler geç çıkıyor, biz bu konuyu Sayın Bakanlarımıza da anlattık. Çalışma iznini aldığımız zaman KAROT yapıyoruz. O taş ekonomik değer taşımasa da “Nasıl olsa büyük bedeller ödedik, buraya bir kesim atalım ve görelim” diyerek,  taşın iyi olup olmadığını şansa bırakarak kesim atıyor, bırakıp gidiyorlar. Delik delinmiş yer ile kesim atılmış yer aynı mıdır? Biz burada tahribat yapmadan çalışıyoruz. KAROT izni almış olsak, sadece delik açıp, bakarız ama bu izin geç alındığı için dağlarda kesim yapılmış ve öylece bırakılmış şekilde görüntü kirliliği oluşuyor.

Bu konuda Orman Kanunlarının da biraz düzelmesi gerekir. Bir mermer ocağını açarken önce oradaki rezervin ekonomik değer taşıyıp taşımadığını anlayabilmek için çok basit prosedürlerle bir KAROT izni yapılması gerekiyor, o olursa belki bu kadar ciddi tahribatlar olmaz. Bu, Yarışlı Bölgesine baktığımız zaman her sene bir- iki ocak açıldığını ve bir- iki ocak kapandığını görüyoruz. O dağlara baktığınız zaman birçok açılıp kapanmış ocak vardır ama çalışan ocak sayısı çok azdır. Yasal olarak da hakkımız var, moda olmasa bile az önce de söylediğim gibi ilerleyen yıllarda çalıştıracağımızı söylüyoruz, bekletebiliyoruz. Ama KAROT izni olsaydı, ben ekonomik değeri ve kalitesi düşük yerleri elimde tutmazdım. Ve böylelikle tahribat yapmamış olurdum.

TOPLUMDAKİ ALGI STK VE BAZI PROVOKOTÖRLERDEN ETKİLENMEK

Toplumdaki acelecilik algısı birkaç sivil toplum örgütünden ve bazı provokatörlerden etkilenmekten kaynaklanmaktadır. Bazı provokatörler arkasına bazı sivil toplum örgütlerini de takarak, bizleri yanlış aktarıyorlar. Bu algı yanlıştır, bunu Sayın Bakanımıza da ilettik.

TOPLUM BİZE ÖCÜ GÖZÜYLE BAKIYOR

Biz mermerciler olarak madenlerimiz için devletimize %73 vergi ödüyoruz. Bu verdiğimiz vergileri kim biliyor, hiç kimse bilmiyor. Maden Dairesi zannediyor ki kendisi %2 alıyor, Orman Dairesi zannediyor ki kendisi %3 alıyor; Hazine farklı paralar alıyor, Kurumlar Vergisi alınıyor, mazota ve de işçi çalıştırmaya vergi veriyoruz, sigorta, maaş ödüyoruz. Biz bunları veriyoruz ama bunların hiçbirisini toplum görmüyor. Toplum şunu görüyor: ‘Vatandaşın biri geldi, Burdur’un taşlarını kesip- kesip götürdü’. Bizim en büyük ortağımız devletimizdir. %73 vergi vermekteyiz. Kendi öz kaynaklarımızla da %100 riskli bir iş yapıyoruz. Toplum bizim verdiğimiz vergileri ve diğer paraları bilmediği için sadece buradan mal (taş) kaçırılıyor gözüyle bakıyor. Hayır, öyle değil. Biz ciddi bedeller ödüyoruz, bunu da devlet büyüklerimizin basın- yayın yoluyla anlatması gerektiğini düşünüyoruz. Anlatılmadığı için toplum bize öcü gözüyle bakıyor.

ÇOK FAZLA PASA (İNERT) OLUYOR

AYRINTI: Konumuz çevre ve doğa olunca mermer artığı, mermer pasası önemli oluyor. Bu mermer pasaları hakkına ne söylemek istersiniz?

İLCİ: Avrupa müktesebatında mermer atığına etkisiz atık, ‘inert’ deniliyor. Bazı bilinçsiz insanlar ‘Mermerciler gölü kuruttu’ diyor. Mermercinin göle herhangi bir zararı olmadı, olmaz da. Mermerci zehirli atıkla mermer kesmiyor. Mermercinin tozu da 10 metre uzağa gitmez. Mermercinin tozu yarım metre veya bir metre yukarı çıkar, sonra yere düşer. Mermerin tozu insan sağlığına bir zararı bulunmayan özelliktedir. Ancak pasalar çok olduğu için bu pasaları tüketmekte zorlanıyoruz. Kireç taşının hammaddesi yani pasalarından süs eşyaları, diş dolgu malzemeleri yapılmakta, maliyetler kurtarsa çok güzel kireç üretilmekte ve hatta yeniden birleştirilerek mermer yapılmaktadır. Çok fazla pasa olduğu için tüketmek de çok zor oluyor.

Keşke Türkiye’deki tüm sanayiciler bunu yapsa. Her iş taştan olsa ve plastikler bitse. Ancak bunları yapmak kolay değil, işçiliği çok pahalı, maliyetleri çok yüksektir. Türkiye’de işçilik çok pahalı oluyor. Sivrihisar’a gidin, baştan sonra süs eşyaları yapılıyor, orada mermer rezervi de az, yıllardır, 60 yıldır herkes süs eşyası işiyle uğraşıyor. Ancak bizim Burdur, Isparta ve Antalya’nın üretimlerimiz çok büyük olduğu için malzeme (pasa) çok fazla çıkıyor.

Tüm Türkiye süs malzemesi işlese, tüm Türkiye bu şekilde mermer pasasından kül tablası gibi süs eşyaları yapsa bu ocaktan bir günde çıkarılan pasanın 1/3’ü tükenmez. Biz mermerciler olarak bazı kamu kurum kuruluşlarıyla görüştük, “Bir baraj gölet yapılacaksa lütfen kırma eleme tesisine ücret ödemeyin biz bunları ücretsiz verelim.” dedik. Ben, Maden Dairesi Genel Müdürünü buraya kadar getirip, burada söyledim. Ve tüm Valiliklere yazı yazıldı. “Özel İdarelere: mermer ocağı olan bölgelerin yakınındaki yerlere taş kırma- eleme tesisi izni vermeyin” denildi.

Bunları söylerken tabi ki mermercilerden de geçmişte yanlış yapanlar oldu, olmadı değil. Yalnız son zamanlarda artık herkes bu işin ne kadar önemli olduğunu anladı ve biraz daha bilinçli çalışmaya başladı.

TÜRKİYE’DE GÖZ KAMAŞTIRICI RENK VE DESENLERDE TAŞ ÇEŞİDİ MEVCUT

Ülke olarak yıllık komple maden ihracatımız 5 Milyar Dolar civarında. 2013 yılı için bunun 2,2 milyar dolar civarında olanı mermerdir. Türkiye, mermer ihracatı yapan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye önemli bir mermer rezervine sahip. Önemli olan konu, ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine hemen hemen her tarafında göz kamaştırıcı renk ve desenlerde taşlarımız olmasıdır. Bence en önemli olan konu budur. Bizler böyle bir rezervden gurur duyuyoruz. Hemen hemen ülkemizin her bir vilayetinde doğaltaşlarımız var, bunlar birçok renk ve desenlerdedir. Şu anda mermer sektörü olarak Türkiye dünya markası haline geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim.  Türkiye’nin dünya markası haline gelmesinde Burdur’un payı çok büyüktür. Eskiden Türkiye’ye gelen mermer alıcıları Bursa’dan, Bilecik’ten alım yaparlardı. Son yıllarda ise önce Burdur’a gelmeye ve buradan alım yapmaya başladılar.

BURDUR GÜLLER GÖLLER VE MERMERLER DİYARI

Burdur’a yıllardan beri Güller ve Göller Diyarı deniliyor. Ben buna bir de mermer eklemek istiyorum. Yani Burdur Güller Göller ve Mermerler Diyarıdır. Bu yeni terim bazı toplantılarda yavaş yavaş söylenmeye başladı. Yurt dışındaki fuarlara katılmış birisi olarak ve de bir ihracatçı olarak rahatlıkla diyebilirim ki Burdur’un mermeri gerçekten de tanınıyor. Burdur Beji dünyada bir marka haline geldi. Ve artık açılış konuşmalarında, Burdur’a bir devlet büyüğü veya üst düzey bir protokol mensubu geldiği zaman “Burdur Göller, Güller ve Mermerler Diyarına hoş geldiniz.” denilmelidir. Burdur’un bir mermer şehri olduğunu artık herkes bilmelidir. Bunu ben iki yıl önce Mehmet Akif Ersoy Üniversitesindeki bir konuşmada dile getirmiştim. Bu terim artık oturmuş durumdadır.

YÖRE HALKI BURDUR MERMERCİLİĞİNİ DESTEKLEMELİDİR

Mermer piyasasında %40 azalma olduğu doğru. Bana göre en önemli konu yöre halkı Burdur mermerciliğini desteklemesidir; halkın destekleyip, sahip çıkması gerekiyor. Halkımızın provokatörlere inanmaması lazım. Yöre halkı mermercilerimizi tanıma fırsatı bulsunlar ve tanısınlar. Mermercilerle normal arkadaş olsunlar. Çünkü mermerciler; tamamen öz kaynağıyla hiçbir kredi olanağı ve desteği olmadan kendi gücüyle ve kendi parasıyla bu işe giriyor, başardığı zaman da Burdur ekonomisine ve de ülke ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlıyorlar. Mermerciler, ülkemizin vergi gelirini yükseltiyor, ihracat rakamlarını artırıyor, istihdam yaratıyor, hiç orman arazisi olmayan yerlere de orman bedeli ödüyor. Ancak bu söylediklerimin hiçbirisi teşhir edilmiyor.

Bazı arkadaşlarımızın toplumsal ve sosyal özellikleriyle kullandıkları yöntemler yanlış olabilir, fakat bunu tüm mermercilere mâl etmek de yanlış olur. Bir veya iki kişinin üretim anlamında veya huzur anlamında yaptığı yanlışlar varsa bu sadece o kişileri bağlamalı ve bunu genelleştirmemelidir. Eğer bunu genelleştirirseniz sıkıntı büyütür. Bu kapsamda söz verip yerine getirmeyen, taahhüt edip bunu gerçekleştirmeyen, eğer bir köyde iş yapılıyorsa o köy insanlarına değer vermeyen mermerciler de olabilir. Bunu herkese mâl etmek yanlış olur.

SÖĞÜT DAĞLARINDA 1 TANE OCAK BİLE YOK

Burdur’un etrafında Söğüt Dağları var. Bu dağlarda taş da yok ağaç da yok. Söğüt Dağlarında bir tane ocak yok. Aylarca Burdur gündemini ‘Söğüt Dağlarında mermer ocakları var’ diye, fotoğraf hile oyunlarıyla (photoshop)mermer ocağı fotoğraflarını Söğüt Dağlarına monte ettiler. Bakınız, hiç kimse gidip Söğüt Dağlarında ne izin talebinde bulunmuş, ne de mermer ocağı açmış. Bizim mermer ocaklarımızın tamamı orman vasfının olmadığı, ağaçların olmadığı ve çalı- çırpının bulunduğu yerlerdir. Elbette ülkemizin bazı yerlerinde sedir ağaçlarının olduğu yerlerde de mermer bulunabilir ama orada mermer var ise o mermerin de çıkması gerekir. Ağaçların bizim yaptığımız ve yapacağımız gibi dikimini yapabilirsiniz ama oradaki o cevheri de çıkarıp ülke ekonomisine katkıda bulunmak da gereklidir.

Bir kere şunu öğrenmemiz lazım; biz karşılıksız para basamayız, biz hazinemizi boşaltamayız; bizler millet olarak gerçek ticaret yapmalıyız, biz elimizdeki cevherleri değerlendirmeliyiz. Bugün Ortadoğu’ya baktığınız zaman doğaltaş yok ama petrol var, tamamı zehirli atık olan petrol vardır. Bizim mermer işinin herhangi bir zehirli atığı yok. Onların petrolü varsa bizim de suyumuz var, cevherimiz var. Bu bizim petrolümüz ve bu Allah’ın bir lütfudur, Allah bunu her yere nasip etmemiş, bize nasip etmiştir.

MERMER OCAKLARININ TEK DEZAVANTAJI GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİDİR

Herkes diyor ki “Mermer ocakları çalışmasın”. Mermer ocaklarının tek bir dezavantajı vardır, o da görüntü kirliliğidir. Artık şunu kabul etmek lazım: Burdur bir mermer havzasıdır. Bunu Burdur halkı böyle kabul etmeli, Türkiye bu şekilde kabul etmeli ve dünya da böyle kabullenmelidir. Burdur ili bir mermer havzasıdır.

Bunun dışında Burdur’da tarım ve hayvancılık da yapılıyor, suni gübre de kullanılıyor. Biz mermerciler olarak tarım ve hayvancılıkta kullanılan 1 kilogram suni gübre kadar kimyasal atık oluşturduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü mermer ocakları zehirli atık üretmez. Tam aksine; mermer ocaklarımızın üstünden çamurlu suyu dökün, alttan tertemiz su gibi çıkar. Çiftçilerimiz olmazsa biz aç kalırdık, bu doğru fakat diğer tarafta da kendi öz kaynaklarıyla ayakta duran bir sektör olan mermercilik ve biz mermerciler var bu da unutulmamalıdır.

Biz mermerciler pasaları ocaklara yakın yerlere boşaltıyoruz ve yağmur yağdıkça o pasalar suyu tutarak, topraklaşıyor. Bakınız, bu ofisimin çevresindeki yeşil alan da bu şekilde oldu. Buradaki bu çimenler, fidanlar ve diğer doğal güzellikler de bizim rehabilitasyon çalışmalarımızla gerçekleşen güzelliklerdir.  Bu doğal güzellik için zaman lazım, vatandaşların biraz aceleci davranmamaları gereklidir.  

Burdur’da en büyük sıkıntı, mermer ocakları konusunda sabredememek ve karşısındakini dinlememektir. Şimdi siz bir soru sorduğunuz için ben dinliyorum ve cevabını da vereceğim. Ancak bu soruları soran yok, bir gece oturuyorlar, ertesi günü kalkıyorlar ve “Yürü hadi, gölümüz kurudu, sebebi mermerciler” diye eylem yapıyorlar. Bunun tutulabilir bir yönü bulunmuyor. Kişiler gelip size veya bize soru sormuyorlar, önyargıyla konuşuyorlar.

ISPARTA’DAKİ ÇALIŞTAYDA CEVAP VERDİM

Isparta’da mermer konusunda bir çalıştay gerçekleştirilmişti. Çalıştayda konuşmacılar kürsüye çıktı, bazıları ileri giderek “mermer ocaklarında patlatma yapıyorlar” dedi. Mermer ocaklarında patlatma olmaz, çünkü mermer ocağındaki bir patlatma oradaki cevhere çok ciddi zarar verir. Çok ciddi tahribatlara sebep olacağı için pazarlayacağınız taşın bulunduğu yerde patlatma yapmayız. Konuşmalardan sonra ben de kürsüye çıktım “Mermercileri eleştirenler hayatlarında 1 tane sigortalı işçi çalıştırdı mı, hiçbir işçiye bir maaş verdi mi?” diye sordum. Halkımız bizi anlamak istiyorsa bizimle buluşsunlar, bize sorularını sorsunlar ve verdiğimiz cevapları da dinlesinler. Böylelikle biz iddia edilen sorular ve konular hakkında cevap vermiş oluruz.  Bize gelip sorabilirler, “Mermerciliğin ülkemizde ve ilimizde avantajı nedir, dezavantajı nedir” diyebilirler. Mermerciliğin ne getirdiği ve ne götürdüğünü öğrenebilirler. Çünkü biz genelde bu orana bakarız. Bir insanı bile işe alırken şu hesabı yaparız, “%80- 90 başarılı olur mu, başarısız mı olur”. Çünkü %100’ü aramak ve öyle bir beklentiye girmek de yanlış olur.

Binlerce ve milyonlarca yıldır Burdur’da olan bu doğaltaşlar, son 3-5 yıl içerisinde özverili, başarılı, istihdam yaratan firmaların çabası neticesinde çıkarılmaya başlandı ve dünya pazarına sunuldu. Bu özverili firmalarımız dünyadaki pek çok önemli fuarlara katılarak iyi sunumlar yaparak, önemli mimarlarla görüşerek Burdur beji mermerini dünya pazarına sokmayı başardı. Burdur’da çıkan bu doğaltaşlar, bu özverili vatandaşlarımızın çıkarıp sunduğu bu taşlar, firmaların kendi öz ayakları üzerinde durarak, tamamının kendi öz kaynaklarını kullanarak ayakları üzerinde durup, bu sektörü ileriye taşıyan insanların eseridir. Bu insanlara saygı duyulması gerektiğini söylüyorum çünkü dediğim gibi bu insanlar istihdam yaratıyor, ülke ekonomisini büyütüyor, ihracat artırıyor, vergi gelirini yükseltiyor, (İlimizdeki her yıl düzenlenen vergi ödül törenlerinde ilk sıralarda her zaman mermercileri görmüşüzdür, bu da bunun bir kanıtıdır). Böyle bir sektörde böyle başarılı insanlar için bazı provokatörlerin peşlerine bir takım sivil toplum örgütlerini takarak, linç kampanyasına girmesi çok yanlıştır. Eğer mermercileri çok daha yakından tanımak istiyorsak, kendilerini davet edelim, her türlü platforma çağıralım, bunun avantaj ve dezavantajlarını mermercilerin kendi ağızlarından öğrenelim.

BİZİ ANLAMAYAN İNSANLAR BİZİ DİNLEMEYEN İNSANLARDIR

AYRINTI: Efendim, son olarak eklemek istediğiniz açıklamalarınız olacak mı?

İLCİ: Sohbetimizin başlangıç kısmında da söylediğim gibi toplumumuzda dinleme sorunu mevcut.  Mermercileri anlamayanlar ancak bizi dinlemeyen kişilerdir. Önce bizi dinlemeleri gerektiğine inanıyorum. İnsanların bizi dinlediklerinden sonra biz her zaman ve her platformda bu konuyu anlatmak isteriz. “Zararımız var mı, ne zararımız var; mermer sektörü bir zehirli atık mı, sadece görüntü kirliliğine mi sebep olmaktadır” konularında konuşmaya hazırız. Burada hep beraber çare arayıp, o çareyi bulalım ve bu konuyu konuşalım.

Daha iyi, altyapısı daha düzgün firmalar gelsinler yatırım yapsınlar. Biz bunları destekleriz, bundan da şeref duyarız. Ancak önceden de söylediğim gibi uluslararası anlaşmalar gereği isteyen her firma istediği yerde ocak veya işletme kurabilir, bu ikili ilişkilerle çözülecek bir konudur. Ancak bu konuda gelen yabancı firmalara sınırlama (kota) konulabilir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bakayrinti.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.