“MANDALARIN DÜNYASINA YOLCULUK”

Yaşam 23.01.2014 - 17:04, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:34
 

“MANDALARIN DÜNYASINA YOLCULUK”

Doç.Dr. E. Hesna KANDIR (AKÜ Veteriner Fakültesi Zootekni AD Öğretim Üyesi)
 Son dönemde, hayvancılık sektöründe, manda yetiştiriciliğinin yıldızı giderek parlamaktadır. Sektördeki bu ilginin sebebi; devletin manda yetiştiriciliğine verdiği teşvikler olduğu kadar, mandalardan elde edilen özel ürünlerin insan sağlığı açısından sahip oldukları birçok avantajın fark edilmesi ve tüketici talebinin de fazla olmasının etkisi vardır. Mandaların yetiştirilme şekilleri, hastalıklara karşı dirençlerinin yüksek olması, ilaç kullanma ve ürünlerine ilaç bulaşma riskini en aza indirdiğinden, elde edilen ürünlerin “organik” ve “sağlıklı” olduğunu söylemek mümkündür.  Mandalar (Bubalus bubalis); çift tırnaklı, geviş getiren sığır ailesindendir Evcil ve yabani olarak 74 ayrı ırkı bulunan mandalardan, evcil olanlar “Nehir Mandası” ve “Bataklık Mandası” olarak 2 gruba ayrılır. Nehir mandaları, daha çok et ve süt üretmek için yetiştirilen kombine verimli ırklardır. Bataklık mandaları ise, süt üretimi için pek uygun olmayıp, daha çok et üretimi yanında çeki gücü için de kullanılan ırklardır (Atasever ve Erdem, 2008). Türkiye’deki mandalar, nehir mandalarının alt grubu olan Akdeniz mandalarından köken alıp, “Anadolu Mandası” olarak adlandırılmaktadır (Soysal ve ark, 2005). Mandalar; süt, et ve iş gücü bakımından ekonomik değere sahiptirler. Mandaların karkas et verimleri ve süt verimleri her ne kadar sığırlara göre daha az ise de, düşük kaliteli kaba yemleri tüketebilmeleri ve yemden yararlanma gücünün yüksekliği nedeniyle besleme kolaylığı, zor olan iklim koşullarına ve hastalıklara karşı dayanıklılıkları, ilave işgücüne gereksinim duymamaları nedeniyle daha düşük maliyetle üretim yapılabilmesi ve elde edilen ürünlerin daha yüksek fiyata satılması gibi avantajları bulunmaktadır (Aral ve Cevger, 2000). Manda her iklimde yetiştirilebilen uyumu yüksek bir hayvandır Dünya’da yoğun olarak Asya kıtasında (%96,4), en yaygın olarak ise sırası ile Hindistan, Pakistan ve Çin’de yetiştirilmektedir. Mısır, Nepal, Filipinler ve Vietnam’da da dikkate değer miktarda manda yetiştirilir. Avrupa’da ise özellikle mozzarella peynirinin ana vatanı olan İtalya, entansif manda yetiştiriciliğinin merkezi konumundadır. İngilizcede “water buffalo” olarak tanımlanır. Türkiye’de ise manda yetiştiriciliği; Samsun, Sinop, Tokat, Çorum, Amasya, Sivas, Yozgat, Afyon, İstanbul, Muş ve Diyarbakır’da yoğun olarak yapılmaktadır. Anadolu’nun kimi yörelerinde manda; Camız, Camış, Kömüş, Dombey, Gedek diye anılır. Su sığırı olarak da bilinir. Sağlıklı bir mandadan uzun yıllar verim alabilmek mümkündür. Sığırlara göre 1/10 oranında daha az ter bezine ve koyu renkte, kalın bir deriye (6-7 mm) sahip olmaları nedeniyle sıcak stresine karşı hassasiyet gösterirler. Bu sebeple yaşadıkları yerlerde sıcaklık 30 ºC’nin üzerine çıktığında serinlemek amacıyla mutlaka su (ırmak, dere, bataklık, göl, gölet ve deniz gibi) birikintisine ihtiyaç duyarlar. Ancak modern yetiştiricilikte, çok kurak iklimlerde, yapay bir göl ya da duş sistemi ile mandaların bu ihtiyacını suni olarak karşılamak mümkündür.  Manda, sıcağa karşı duyarlı olduğu kadar soğuğa karşı da oldukça duyarlıdır. Ortam sıcaklığı 0 ºC altına düştüğünde ve uzun süre düşük sıcaklığa maruz kaldıklarında üşür ve bunu titreyerek belli ederler. Kuyruk ve meme uçları, soğuktan donarak, kangren olup, düşebilir. Soğuk stresine, yetersiz beslenme sonucu enerji noksanlığı da eklenirse, metabolizmaları bozularak, karaciğer ve böbrek yetmezliği sonucu ölebilirler. Ergin mandalarda vücut ağırlıkları 450-500 kg’a kadar ulaşabilir. Vücutları kaba yapılıdır. Karın hacimli ve yuvarlaktır. Sırt ile bel kısa ve geniş olup, bel bol kaslıdır. Sırttan bele doğru alçalma, sağrıya doğru tekrar yükselme görülür ve bu yükseliş sakrum kemiğinin ilk iki omuruna kadar devam eder. Sonra kuyruk sokumuna kadar bariz şekilde düşer. Kıl örtüsü siyah veya koyu gridir. Genel olarak kıl örtüsü seyrek olup, vücudun ön tarafından, arka tarafına doğru gittikçe seyrekleşir. Kuyruk kuvvetli, uzun ve kıllıdır, ucu püsküllüdür. Eklemler kalın ve kuvvetlidir. İncikler sağlamdır. Bukağılıklar kısa, tırnaklar ve ayak tabanı geniştir. Ayak tabanının geniş olması bataklıklarda rahatça dolaşmasına izin verir. Her iki cinsiyette de gelişmiş boynuzlar mevcuttur. Boynuzlar; kalın üçgen ya da yamuk dörtgen şeklinde, yanlarında başparmakla basılmış gibi sıralı halka biçiminde çukurluklar ve kabartılar bulunan yapıdadır. Mandalarda yaş tayinin de kullanılan ve erkeklerde daha belirgin olan bu yapı, boynuz ucuna doğru azalarak yok olur. Hayvanın yaşlanması ve boynuzların aşınmasına bağlı olarak boynuzlar yuvarlaklaşır. Erkeklerde boynuzlar dişilere göre daha kısa ve kalındır. Genel olarak taban kısmı arkaya veya yana; uçları ise yukarıya, içeriye veya az olarak da arkaya veya yukarıya yönelmiştir. Kulaklar,  geniş ve kalındır. Çoğu zaman yatay durumdadır. Kulağın dışındaki kıllar seyrek ve kısa olduğu halde, iç taraftaki kıllar uzun ve sıktır. Gözler genel olarak siyah veya koyu kahverengidir. Açık göz rengine sahip bireylere de rastlamak mümkündür (Anonim, 2004). Sağlıklı bir mandadan uzun yıllar verim alabilmek mümkündür. Yaşamları süresince ortalama 10 defa yavru ve süt verimi alınabilir. Sığırlarda ise bu değer 5-6 ile sınırlıdır. Mandalar, ortalama olarak 36 aylık yaşta iken ilk doğumlarını yaparlar ve bu olayı %99 oranında yardımsız başarabilirler. Gebelik süreleri 312-315 gündür. Malaklar, ortalama 30 kg canlı ağırlıkta doğarlar ve doğduklarında renkleri siyahtır. Yaklaşık 3-6 aylık yaştan itibaren kıl rengi kırmızı-kahverengine dönmeye başlar. 10-12 aylık yaştan itibaren ise tekrar siyah veya koyu gri renge dönmeye başlar ve bu dönüşüm 24 aylık yaşta tamamlanır. Mandaların analık içgüdüsü oldukça iyidir. Anaç mandalar kendi malakları dışında başka mandaların malaklarına da sahip çıkar ve onları korurlar. Alıştırıldıklarında ise bir manda, aynı anda 4 malağı birden emzirebilir. İlk doğumunu yapan manda ineklerinde, sağıma alışkın olmamaları ve sütlerini yavruya saklama eğilimleri nedeniyle sağımlar zor olmakla birlikte, kısa sürede sağıma alışırlar. Mandalar sığırlardan farklı olarak hassas ve duyarlı hayvanlardır. Bakıcılarına karşı itaatkârdırlar. Merada veya ahırda, alışkın olduğu bakıcılara sevk ve idarede güçlük çıkarmazlar. Ancak yabancı kimseler tarafından yönetilmeleri de zordur. Onun kendilerine dokunmasına izin verirler. Aç ve susuz olduklarında hep birlikte başlarını yukarıya kaldırmak suretiyle bakıcılarına yaklaşırlar veya mandalara özgü ses çıkarırlar. Doğum yapan mandalar bakıcıları dışında kimsenin yavrusuna yaklaşmasına müsaade etmez. Alışık oldukları bakıcılarca sağıldıkları sürece, elle veya makine ile kolay bir şekilde sağılırlar. Sağımda, sütün indirilme süresi (ortalama 4-5 dakika) sığırdan daha fazladır (Anonim, 2004). Yemlerini sakin ve uzun bir sürede tüketirler. Otlama yetenekleri ve sürü içgüdüleri kuvvetlidir. Otlarken birbirlerinden fazla uzaklaşmazlar. Yeterli ot buldukları sürece, otlama alanını sıklıkla değiştirmezler. Ani yem değişikliklerine dayanıklıdırlar. Yem konusunda seçici değillerdir. Saz, kamış, sap, kuru ot, yonca, fiğ gibi kaba yemleri daha severek tüketirler. Silajı yapılmış kaba yemleri de sorunsuz yerler. Ahırda uzun süre bağlı kaldıklarında strese girip, birbirlerinin kıllarını kopararak neredeyse vücutlarının tamamını kılsız bırakabilirler. Dişilerde kızgınlık belirtileri, sığırlar kadar belirgin değildir. Bazen çara akıntısı ve birbirlerinin üzerine aşma belirtileri görülebilir. Manda boğalarında çiftleşme isteği sığır boğalarınki kadar şiddetli değildir. Ancak belli aralıklarla sürüdeki dişileri koklamak suretiyle kontrol ederek, kızgınlığını açıkça göstermeyen mandaları dahi kolayca ayırt ederler. Boğa, alt çenesini dişinin sakrum kemiği üzerine dayayarak, saatlerce (1-6 saat) dişi çiftleşmeye hazır oluncaya kadar onun peşinden ayrılmaz. Sürüye yeni katılan bireyler, diğerleriyle üstünlük mücadelesine girerler. Bu mücadele erkeklerde ölümcül olacak kadar şiddetli olabilir. Ancak boğa bulunmayan bir sürüye erkek katıldığında sürünün dişi bireyleri hemen yaklaşarak onu koklarlar ve bazıları onunla üstünlük mücadelesine girerler. İri dişiler erkeğe üstünlüklerini kabul ettirerek onu kovalarlar. Ancak zaman içinde bu dişilerin dahi, boğayı kabullendikleri ve ondan çekinmeye başladıkları görülür. Hastalıklara çok dirençlidirler. Kolay kolay hastalanmazlar ve o nedenle Veteriner Hekimlere ihtiyaçları çok azdır. Şap hastalığına dayanıklıdırlar. Belirtiler sığırlardaki kadar şiddetli değildir. Kan parazitleri (protozoon hastalıkları) nin yol açtığı hastalıklara direnç gösterirler. Çoğunlukla klinik belirtileri görülmez. Sığırda görülen nokra sineği, manda derisi üzerine yumurtalarını bırakabilir, ancak deriyi delse bile deri altında göç edemediğinden dolayı mandaya zarar veremez. Prolapsus vagina ve uteri’ ye eğilimleri sığırdan daha fazladır.  Bir mandanın hastalandığını hemen anlayamazsınız ta ki direnci iyice zayıflamış, hastalığı ilerlemiş ve yere çökmüş görene kadar. İşte o zaman kurtarmak, tedavi etmek de ayrıca zordur. Hastalıklara karşı sonuna kadar direnir ve sonunda bir çınar sessizliğinde yıkılır. Manda sütü ve etinin kolesterol değeri sığırdan daha düşüktür.                 İneklere göre mandalar daha az süt üretir. Ancak manda sütünün tadı ve besin değeri kendine hastır. İnek sütüne göre yoğun kıvamlı bir süt olup,  2 kat yağ (%8-11) ve daha az su içerir. A vitamini açısından zengin olmasından dolayı sütün rengi beyazdır. C vitamini ve Laktoz açısından da zengindir. Protein değeri ve mineral madde oranı yüksek olup, kolesterol miktarı ise inek sütüne göre düşüktür.                 Mandalardan elde edilen en popüler ürün Manda Kaymağıdır. 10 lt sütten yaklaşık 1 kg kaymak elde edilir. İnek kaymağı ince ve sarımsı renkte olurken, manda kaymağı kalın ve porselen beyazı rengindedir. Ülkemizde manda kaymağı üretimi, mandanın yaygın olarak yetiştirildiği bölgelerden özellikle Afyonkarahisar, Edirne, Bursa ve İstanbul'da yapılmaktadır.                 Henüz ülkemizde yaygın olarak üretilmese de yine manda sütünden elde edilen diğer bir ürün mozzarella peyniridir. İtalyan pizzalarının vazgeçilmez lezzet unsuru mozzarella peyniri, İtalya’nın en popüler peyniridir. Bu sebeple İtalya entansif manda yetiştiriciliğinde hayvan başına yüksek süt üretmesi ile ön sıralarda yer alır. Anadolu mandaları 220 günlük sağım süreleri boyunca 1 ton civarında süt üretirlerken (Soysal, 2009), İtalyan mandaları 270 günlük laktasyon süresi boyunca 2,2 ton civarında süt üretebilirler (Borghese, 2013). Bu farklılık elbette mandalar üzerinde yapılan ıslah çalışmalarının bir sonucudur. Manda süt ürünleri sadece kaymak ve mozzarella peyniri ile sınırlı kalmaz. Bunların yanı sıra manda yoğurdu ile de ünlüdür. Yoğurdun mayalandığı çanak ters çevrilse bile manda yoğurdu, yer çekimine meydan okur, dökülmez. Ayrıca manda sütünden tereyağı, dondurma ve kaymaklı lokum üretiminde de yararlanılır.                 Manda eti, kimyasal içeriği, besin değeri ve tadı bakımından sığır etine benzemekle birlikte sığır etine göre biraz daha koyu kırmızıdır. Daha düşük kolesterol, yağ ve kalori değerleri ile inek etine göre üstünlük sağlamaktadır. Mandalar eti için beslenip, küçük yaşta kesilirler ise, sığır etinden daha lezzetli bir et elde edilir. Manda eti, bakır, fosfor ve demir açısından da zengindir (Soysal, 2009). Manda karkasları sığırlara göre; daha az kemik ve yağ, daha fazla kas içerir. Deri altında yağ dokusu fazla birikir iken, kas aralarında yağ birikimi zayıftır. Manda karkasının yağları beyaz, sığırın ise sarımsı renktedir. Manda eti, taze et olarak kullanıldığı gibi sucuk, salam ve pastırma üretiminde de kullanılmaktadır. Özellikle sucuk hamuruna %10-30 oranında katılması ürünün lezzet, aroma ve rengini olumlu yönde etkilerken ayrıca sucuğun fermantasyon süresini de kısaltmaktadır. Kalitesi tartışılmaz Afyon sucuğu ise içerisinde %30 oranında manda eti bulundurur.                 Et, süt ve çeki gücü dışında mandaların işlenmiş derisinden kemer, koşum takımları gibi dayanıklı ürünler; boynuz ve tırnaklarından ise kolyeler, küpeler, bilezikler vb değerli süs eşyaları yapılabilmektedir. Gübreleri kaliteli olup yılda hayvan başına 10-15 ton gübre alınır. Son yıllarda manda yetiştiriciliğine destek ve teşvikler artmıştır                 Türkiye’de 1980’lerde 1 milyon baş mandadan bahsedilir iken, 2007 yılında ise bu muazzam rakam 84.705 baş a kadar düşmüştür. Son yıllardaki bu önemli derecedeki azalış; tarımdaki modernizasyona bağlı olarak, ülkemizde manda yetiştiriciliği için uygun arazilerin yok olması, entansif yetiştiriciliğe manda yetiştiricilerinin ayak uyduramaması, sığırlara oranla geç yaşlarda verim vermeleri ve verimlerinin de düşük olması ve o dönemlerde manda yetiştiriciliğine devlet tarafından teşvik verilmemesi gibi sebeplerden kaynaklanmıştır. Ancak 2008 yılında manda populasyonundaki bu dikkate değer azalış fark edilerek, bakanlar kurulu kararı ile tarım bakanlığı, yetiştiricilere anaç manda teşvikleri ödemeye başlamıştır. Teşvikler ile birlikte 2012 yılında manda populasyonu 107.435 baş a ulaşmıştır. Her yıl yayımlanan destekleme kararlarına istinaden ödenen teşvikler, 2013 yılı için anaç manda başına 350 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca populasyonundaki bu ciddi azalıştan dolayı Anadolu Mandası, 2011 yılında, Türkiye’de biyolojik varlıklara ait gen kaynaklarının korunmasına yönelik proje (Türkhaygen-I) kapsamına alınmıştır. Çeşitli illerde kurulan damızlık manda yetiştiriciler birlikleri de üreticilere destek olmaktadır. Özel sektörde olduğu kadar, kamu sektöründe de manda yetiştiriciliği hususunda büyük gelişmeler vardır. Kamu sektöründe ilk kez Afyon Kocatepe Üniversitesi, Zafer Kalkınma Ajansının %50 hibe desteği ile büyük ve modern bir pilot manda tesisi kurmuştur. Ülkemizde manda yetiştiriciliğinin tekrar cazip hale getirilip ülke ekonomisine katkısının artırılması amaçlanan bu projede, çevreye duyarlı ve günümüz modern koşullarına uygun bir üretim tesisi ile sürdürülebilir manda yetiştiriciliğinin öncülüğü yapılmış olacaktır. Üniversite; bilinçli yetiştiriciliğin, yüksek miktarda ve kaliteli verimi beraberinde getireceği anlayışı ile manda yetiştiricilerine örnek olmayı ve yol göstermeyi hedeflemektedir. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.sukap.aku.edu.tr adresinden ulaşmak mümkündür.                
Doç.Dr. E. Hesna KANDIR (AKÜ Veteriner Fakültesi Zootekni AD Öğretim Üyesi)

 Son dönemde, hayvancılık sektöründe, manda yetiştiriciliğinin yıldızı giderek parlamaktadır. Sektördeki bu ilginin sebebi; devletin manda yetiştiriciliğine verdiği teşvikler olduğu kadar, mandalardan elde edilen özel ürünlerin insan sağlığı açısından sahip oldukları birçok avantajın fark edilmesi ve tüketici talebinin de fazla olmasının etkisi vardır. Mandaların yetiştirilme şekilleri, hastalıklara karşı dirençlerinin yüksek olması, ilaç kullanma ve ürünlerine ilaç bulaşma riskini en aza indirdiğinden, elde edilen ürünlerin “organik” ve “sağlıklı” olduğunu söylemek mümkündür. 

Mandalar (Bubalus bubalis); çift tırnaklı, geviş getiren sığır ailesindendir

Evcil ve yabani olarak 74 ayrı ırkı bulunan mandalardan, evcil olanlar “Nehir Mandası” ve “Bataklık Mandası” olarak 2 gruba ayrılır. Nehir mandaları, daha çok et ve süt üretmek için yetiştirilen kombine verimli ırklardır. Bataklık mandaları ise, süt üretimi için pek uygun olmayıp, daha çok et üretimi yanında çeki gücü için de kullanılan ırklardır (Atasever ve Erdem, 2008).

Türkiye’deki mandalar, nehir mandalarının alt grubu olan Akdeniz mandalarından köken alıp, “Anadolu Mandası” olarak adlandırılmaktadır (Soysal ve ark, 2005).

Mandalar; süt, et ve iş gücü bakımından ekonomik değere sahiptirler. Mandaların karkas et verimleri ve süt verimleri her ne kadar sığırlara göre daha az ise de, düşük kaliteli kaba yemleri tüketebilmeleri ve yemden yararlanma gücünün yüksekliği nedeniyle besleme kolaylığı, zor olan iklim koşullarına ve hastalıklara karşı dayanıklılıkları, ilave işgücüne gereksinim duymamaları nedeniyle daha düşük maliyetle üretim yapılabilmesi ve elde edilen ürünlerin daha yüksek fiyata satılması gibi avantajları bulunmaktadır (Aral ve Cevger, 2000).

Manda her iklimde yetiştirilebilen uyumu yüksek bir hayvandır

Dünya’da yoğun olarak Asya kıtasında (%96,4), en yaygın olarak ise sırası ile Hindistan, Pakistan ve Çin’de yetiştirilmektedir. Mısır, Nepal, Filipinler ve Vietnam’da da dikkate değer miktarda manda yetiştirilir. Avrupa’da ise özellikle mozzarella peynirinin ana vatanı olan İtalya, entansif manda yetiştiriciliğinin merkezi konumundadır. İngilizcede “water buffalo” olarak tanımlanır.

Türkiye’de ise manda yetiştiriciliği; Samsun, Sinop, Tokat, Çorum, Amasya, Sivas, Yozgat, Afyon, İstanbul, Muş ve Diyarbakır’da yoğun olarak yapılmaktadır. Anadolu’nun kimi yörelerinde manda; Camız, Camış, Kömüş, Dombey, Gedek diye anılır. Su sığırı olarak da bilinir.

Sağlıklı bir mandadan uzun yıllar verim alabilmek mümkündür.

Sığırlara göre 1/10 oranında daha az ter bezine ve koyu renkte, kalın bir deriye (6-7 mm) sahip olmaları nedeniyle sıcak stresine karşı hassasiyet gösterirler. Bu sebeple yaşadıkları yerlerde sıcaklık 30 ºC’nin üzerine çıktığında serinlemek amacıyla mutlaka su (ırmak, dere, bataklık, göl, gölet ve deniz gibi) birikintisine ihtiyaç duyarlar. Ancak modern yetiştiricilikte, çok kurak iklimlerde, yapay bir göl ya da duş sistemi ile mandaların bu ihtiyacını suni olarak karşılamak mümkündür.  Manda, sıcağa karşı duyarlı olduğu kadar soğuğa karşı da oldukça duyarlıdır. Ortam sıcaklığı 0 ºC altına düştüğünde ve uzun süre düşük sıcaklığa maruz kaldıklarında üşür ve bunu titreyerek belli ederler. Kuyruk ve meme uçları, soğuktan donarak, kangren olup, düşebilir. Soğuk stresine, yetersiz beslenme sonucu enerji noksanlığı da eklenirse, metabolizmaları bozularak, karaciğer ve böbrek yetmezliği sonucu ölebilirler.

Ergin mandalarda vücut ağırlıkları 450-500 kg’a kadar ulaşabilir. Vücutları kaba yapılıdır. Karın hacimli ve yuvarlaktır. Sırt ile bel kısa ve geniş olup, bel bol kaslıdır. Sırttan bele doğru alçalma, sağrıya doğru tekrar yükselme görülür ve bu yükseliş sakrum kemiğinin ilk iki omuruna kadar devam eder. Sonra kuyruk sokumuna kadar bariz şekilde düşer. Kıl örtüsü siyah veya koyu gridir. Genel olarak kıl örtüsü seyrek olup, vücudun ön tarafından, arka tarafına doğru gittikçe seyrekleşir.

Kuyruk kuvvetli, uzun ve kıllıdır, ucu püsküllüdür. Eklemler kalın ve kuvvetlidir. İncikler sağlamdır. Bukağılıklar kısa, tırnaklar ve ayak tabanı geniştir. Ayak tabanının geniş olması bataklıklarda rahatça dolaşmasına izin verir.

Her iki cinsiyette de gelişmiş boynuzlar mevcuttur. Boynuzlar; kalın üçgen ya da yamuk dörtgen şeklinde, yanlarında başparmakla basılmış gibi sıralı halka biçiminde çukurluklar ve kabartılar bulunan yapıdadır. Mandalarda yaş tayinin de kullanılan ve erkeklerde daha belirgin olan bu yapı, boynuz ucuna doğru azalarak yok olur. Hayvanın yaşlanması ve boynuzların aşınmasına bağlı olarak boynuzlar yuvarlaklaşır. Erkeklerde boynuzlar dişilere göre daha kısa ve kalındır. Genel olarak taban kısmı arkaya veya yana; uçları ise yukarıya, içeriye veya az olarak da arkaya veya yukarıya yönelmiştir. Kulaklar,  geniş ve kalındır. Çoğu zaman yatay durumdadır. Kulağın dışındaki kıllar seyrek ve kısa olduğu halde, iç taraftaki kıllar uzun ve sıktır. Gözler genel olarak siyah veya koyu kahverengidir. Açık göz rengine sahip bireylere de rastlamak mümkündür (Anonim, 2004).

Sağlıklı bir mandadan uzun yıllar verim alabilmek mümkündür. Yaşamları süresince ortalama 10 defa yavru ve süt verimi alınabilir. Sığırlarda ise bu değer 5-6 ile sınırlıdır. Mandalar, ortalama olarak 36 aylık yaşta iken ilk doğumlarını yaparlar ve bu olayı %99 oranında yardımsız başarabilirler. Gebelik süreleri 312-315 gündür. Malaklar, ortalama 30 kg canlı ağırlıkta doğarlar ve doğduklarında renkleri siyahtır. Yaklaşık 3-6 aylık yaştan itibaren kıl rengi kırmızı-kahverengine dönmeye başlar. 10-12 aylık yaştan itibaren ise tekrar siyah veya koyu gri renge dönmeye başlar ve bu dönüşüm 24 aylık yaşta tamamlanır.

Mandaların analık içgüdüsü oldukça iyidir. Anaç mandalar kendi malakları dışında başka mandaların malaklarına da sahip çıkar ve onları korurlar. Alıştırıldıklarında ise bir manda, aynı anda 4 malağı birden emzirebilir. İlk doğumunu yapan manda ineklerinde, sağıma alışkın olmamaları ve sütlerini yavruya saklama eğilimleri nedeniyle sağımlar zor olmakla birlikte, kısa sürede sağıma alışırlar.

Mandalar sığırlardan farklı olarak hassas ve duyarlı hayvanlardır. Bakıcılarına karşı itaatkârdırlar. Merada veya ahırda, alışkın olduğu bakıcılara sevk ve idarede güçlük çıkarmazlar. Ancak yabancı kimseler tarafından yönetilmeleri de zordur. Onun kendilerine dokunmasına izin verirler. Aç ve susuz olduklarında hep birlikte başlarını yukarıya kaldırmak suretiyle bakıcılarına yaklaşırlar veya mandalara özgü ses çıkarırlar. Doğum yapan mandalar bakıcıları dışında kimsenin yavrusuna yaklaşmasına müsaade etmez. Alışık oldukları bakıcılarca sağıldıkları sürece, elle veya makine ile kolay bir şekilde sağılırlar. Sağımda, sütün indirilme süresi (ortalama 4-5 dakika) sığırdan daha fazladır (Anonim, 2004).

Yemlerini sakin ve uzun bir sürede tüketirler. Otlama yetenekleri ve sürü içgüdüleri kuvvetlidir. Otlarken birbirlerinden fazla uzaklaşmazlar. Yeterli ot buldukları sürece, otlama alanını sıklıkla değiştirmezler. Ani yem değişikliklerine dayanıklıdırlar. Yem konusunda seçici değillerdir. Saz, kamış, sap, kuru ot, yonca, fiğ gibi kaba yemleri daha severek tüketirler. Silajı yapılmış kaba yemleri de sorunsuz yerler. Ahırda uzun süre bağlı kaldıklarında strese girip, birbirlerinin kıllarını kopararak neredeyse vücutlarının tamamını kılsız bırakabilirler.

Dişilerde kızgınlık belirtileri, sığırlar kadar belirgin değildir. Bazen çara akıntısı ve birbirlerinin üzerine aşma belirtileri görülebilir. Manda boğalarında çiftleşme isteği sığır boğalarınki kadar şiddetli değildir. Ancak belli aralıklarla sürüdeki dişileri koklamak suretiyle kontrol ederek, kızgınlığını açıkça göstermeyen mandaları dahi kolayca ayırt ederler. Boğa, alt çenesini dişinin sakrum kemiği üzerine dayayarak, saatlerce (1-6 saat) dişi çiftleşmeye hazır oluncaya kadar onun peşinden ayrılmaz. Sürüye yeni katılan bireyler, diğerleriyle üstünlük mücadelesine girerler. Bu mücadele erkeklerde ölümcül olacak kadar şiddetli olabilir. Ancak boğa bulunmayan bir sürüye erkek katıldığında sürünün dişi bireyleri hemen yaklaşarak onu koklarlar ve bazıları onunla üstünlük mücadelesine girerler. İri dişiler erkeğe üstünlüklerini kabul ettirerek onu kovalarlar. Ancak zaman içinde bu dişilerin dahi, boğayı kabullendikleri ve ondan çekinmeye başladıkları görülür.

Hastalıklara çok dirençlidirler. Kolay kolay hastalanmazlar ve o nedenle Veteriner Hekimlere ihtiyaçları çok azdır. Şap hastalığına dayanıklıdırlar. Belirtiler sığırlardaki kadar şiddetli değildir. Kan parazitleri (protozoon hastalıkları) nin yol açtığı hastalıklara direnç gösterirler. Çoğunlukla klinik belirtileri görülmez. Sığırda görülen nokra sineği, manda derisi üzerine yumurtalarını bırakabilir, ancak deriyi delse bile deri altında göç edemediğinden dolayı mandaya zarar veremez. Prolapsus vagina ve uteri’ ye eğilimleri sığırdan daha fazladır.  Bir mandanın hastalandığını hemen anlayamazsınız ta ki direnci iyice zayıflamış, hastalığı ilerlemiş ve yere çökmüş görene kadar. İşte o zaman kurtarmak, tedavi etmek de ayrıca zordur. Hastalıklara karşı sonuna kadar direnir ve sonunda bir çınar sessizliğinde yıkılır.

Manda sütü ve etinin kolesterol değeri sığırdan daha düşüktür.

                İneklere göre mandalar daha az süt üretir. Ancak manda sütünün tadı ve besin değeri kendine hastır. İnek sütüne göre yoğun kıvamlı bir süt olup,  2 kat yağ (%8-11) ve daha az su içerir. A vitamini açısından zengin olmasından dolayı sütün rengi beyazdır. C vitamini ve Laktoz açısından da zengindir. Protein değeri ve mineral madde oranı yüksek olup, kolesterol miktarı ise inek sütüne göre düşüktür.

                Mandalardan elde edilen en popüler ürün Manda Kaymağıdır. 10 lt sütten yaklaşık 1 kg kaymak elde edilir. İnek kaymağı ince ve sarımsı renkte olurken, manda kaymağı kalın ve porselen beyazı rengindedir. Ülkemizde manda kaymağı üretimi, mandanın yaygın olarak yetiştirildiği bölgelerden özellikle Afyonkarahisar, Edirne, Bursa ve İstanbul'da yapılmaktadır.

                Henüz ülkemizde yaygın olarak üretilmese de yine manda sütünden elde edilen diğer bir ürün mozzarella peyniridir. İtalyan pizzalarının vazgeçilmez lezzet unsuru mozzarella peyniri, İtalya’nın en popüler peyniridir. Bu sebeple İtalya entansif manda yetiştiriciliğinde hayvan başına yüksek süt üretmesi ile ön sıralarda yer alır. Anadolu mandaları 220 günlük sağım süreleri boyunca 1 ton civarında süt üretirlerken (Soysal, 2009), İtalyan mandaları 270 günlük laktasyon süresi boyunca 2,2 ton civarında süt üretebilirler (Borghese, 2013). Bu farklılık elbette mandalar üzerinde yapılan ıslah çalışmalarının bir sonucudur. Manda süt ürünleri sadece kaymak ve mozzarella peyniri ile sınırlı kalmaz. Bunların yanı sıra manda yoğurdu ile de ünlüdür. Yoğurdun mayalandığı çanak ters çevrilse bile manda yoğurdu, yer çekimine meydan okur, dökülmez. Ayrıca manda sütünden tereyağı, dondurma ve kaymaklı lokum üretiminde de yararlanılır.

                Manda eti, kimyasal içeriği, besin değeri ve tadı bakımından sığır etine benzemekle birlikte sığır etine göre biraz daha koyu kırmızıdır. Daha düşük kolesterol, yağ ve kalori değerleri ile inek etine göre üstünlük sağlamaktadır. Mandalar eti için beslenip, küçük yaşta kesilirler ise, sığır etinden daha lezzetli bir et elde edilir. Manda eti, bakır, fosfor ve demir açısından da zengindir (Soysal, 2009).

Manda karkasları sığırlara göre; daha az kemik ve yağ, daha fazla kas içerir. Deri altında yağ dokusu fazla birikir iken, kas aralarında yağ birikimi zayıftır. Manda karkasının yağları beyaz, sığırın ise sarımsı renktedir. Manda eti, taze et olarak kullanıldığı gibi sucuk, salam ve pastırma üretiminde de kullanılmaktadır. Özellikle sucuk hamuruna %10-30 oranında katılması ürünün lezzet, aroma ve rengini olumlu yönde etkilerken ayrıca sucuğun fermantasyon süresini de kısaltmaktadır. Kalitesi tartışılmaz Afyon sucuğu ise içerisinde %30 oranında manda eti bulundurur.

                Et, süt ve çeki gücü dışında mandaların işlenmiş derisinden kemer, koşum takımları gibi dayanıklı ürünler; boynuz ve tırnaklarından ise kolyeler, küpeler, bilezikler vb değerli süs eşyaları yapılabilmektedir. Gübreleri kaliteli olup yılda hayvan başına 10-15 ton gübre alınır.

Son yıllarda manda yetiştiriciliğine destek ve teşvikler artmıştır

                Türkiye’de 1980’lerde 1 milyon baş mandadan bahsedilir iken, 2007 yılında ise bu muazzam rakam 84.705 baş a kadar düşmüştür. Son yıllardaki bu önemli derecedeki azalış; tarımdaki modernizasyona bağlı olarak, ülkemizde manda yetiştiriciliği için uygun arazilerin yok olması, entansif yetiştiriciliğe manda yetiştiricilerinin ayak uyduramaması, sığırlara oranla geç yaşlarda verim vermeleri ve verimlerinin de düşük olması ve o dönemlerde manda yetiştiriciliğine devlet tarafından teşvik verilmemesi gibi sebeplerden kaynaklanmıştır. Ancak 2008 yılında manda populasyonundaki bu dikkate değer azalış fark edilerek, bakanlar kurulu kararı ile tarım bakanlığı, yetiştiricilere anaç manda teşvikleri ödemeye başlamıştır. Teşvikler ile birlikte 2012 yılında manda populasyonu 107.435 baş a ulaşmıştır. Her yıl yayımlanan destekleme kararlarına istinaden ödenen teşvikler, 2013 yılı için anaç manda başına 350 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca populasyonundaki bu ciddi azalıştan dolayı Anadolu Mandası, 2011 yılında, Türkiye’de biyolojik varlıklara ait gen kaynaklarının korunmasına yönelik proje (Türkhaygen-I) kapsamına alınmıştır. Çeşitli illerde kurulan damızlık manda yetiştiriciler birlikleri de üreticilere destek olmaktadır.

Özel sektörde olduğu kadar, kamu sektöründe de manda yetiştiriciliği hususunda büyük gelişmeler vardır. Kamu sektöründe ilk kez Afyon Kocatepe Üniversitesi, Zafer Kalkınma Ajansının %50 hibe desteği ile büyük ve modern bir pilot manda tesisi kurmuştur. Ülkemizde manda yetiştiriciliğinin tekrar cazip hale getirilip ülke ekonomisine katkısının artırılması amaçlanan bu projede, çevreye duyarlı ve günümüz modern koşullarına uygun bir üretim tesisi ile sürdürülebilir manda yetiştiriciliğinin öncülüğü yapılmış olacaktır. Üniversite; bilinçli yetiştiriciliğin, yüksek miktarda ve kaliteli verimi beraberinde getireceği anlayışı ile manda yetiştiricilerine örnek olmayı ve yol göstermeyi hedeflemektedir. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.sukap.aku.edu.tr adresinden ulaşmak mümkündür.

 

 

 

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bakayrinti.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.